Artık birçok kişinin hem fikir olduğu konu, bir şeyin nasıl olduğundan ziyade nasıl pazarlığının önemli olduğudur.
Özellikle, pazarlama stratejisi olarak kullanan bu durum insanların yanlış yönlendirilmesi için oldukça etkilidir. Bir algı oluşturup o algının satılmasının acı örnekleri yaşanmıştır. 1960 lı yıllarda ABD'de sigara sağlıklı bir ürünmüş gibi pazarlanmış ve doktorların belirli marka sigaralar içtiğine yönelik reklamlar yapılmıştır. Günümüzde zararları bilinse bile hala sigara alışkanlığının yaygın olmasında bu reklamların mutlaka önemli payı vardır.
Peki, olmayan bir şeyin aslında var olduğu algısı bir ülke için yaratılmışsa?
Bu soruyu Türkiye'yi örnek alarak sorduğumuzda, maalesef çok acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Yurtdışına çıkanlarda, özellikle gençlik projelerinde yabancı kişilerle yapılan sohbetlerde Avrupalıların Türkiye'yi, Arapça konuşulan, develerle gezilen, kadınların çarşafla gezdiği bir ülke olarak tanımlamaları, mutlaka onların cehaletini gösterdiği gibi bizim ülke olarak kendimizi tanıtamadığımızı da gösteriyor. Bu noktada yukarıdaki reklam filmi örneğinden hareketle, Türkiye'nin olumsuz ve değiştirilmesi zor bir imajla karşı karşıya olduğu açık.
Bu sebepledir ki Avrupa basınında Türkiye aleyhine yapılan yalan haberlere daha fazla itibar ediliyor. Türkiye Aleyhine çalışan lobiler, kolaylıkla Türkiye karşıtı imajı kullanabiliyor. Tarihi yalan yazarak insanları inandırabiliyor. Türkiye'de olmayan, Türkiye'nin yapmadığı şeylerle ithaf edebiliyor.
Elimizde kendimizi olumlu gösterecek çok güçlü argümanlar varken bunları maalesef kullanamıyoruz. Türkiye'de yıllardır bulunan ve milyarlarca dolar harcadığımız yaklaşık 3 milyon mültecinin büyük bir hoşgörü ile dünyada emsali görülmedik şekilde karşılayan bizler, bunu Avrupa kamuoyuna anlatamıyoruz. Avrupa basınından ve sosyal medyada görülen, mülteci-Türkiye kelimelerinin yan yana gelmesi, Türkiye'nin mülteciler konusunda Avrupa'ya şantaj uygulaması olarak görülüyor. Bu çok ciddi bir kamu diplomasisi başarısızlığıdır.
Ermeni Meselesi konusunda gerçekleri internet ve sosyal medyadan paylaşan Fact Check Armenia gibi sayfalar oldukça verimli işler yapıyor.
Bunun yanında, ReThink Turkey gibi sivil hareketler, Türkiye'de yanlış bilinen olaylarla ilgili İngilizce videolarla dünya kamuoyuna sesleniyor. ReThink Turkey'in son yayınladığı videolardan biri olan United Airlines'ten atılan yolcu ile Türk Hava Yollarında doğan bebeğin, hava yollarında verilen hizmetler üzerinden kıyaslanması videosu, milyonlarca kişiye ulaştı-ulaşıyor.
Ancak, bu girişimlerin yetersiz olduğunu üzülerek görüyoruz.
Bu noktada daha büyük kampanyaların yapılması gerekiyor. Bu noktada en büyük artımız, gerçekleri anlatıyor olmamız olacaktır...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yücel BAŞTAN
Yanlış algılanan Türkiye
Artık birçok kişinin hem fikir olduğu konu, bir şeyin nasıl olduğundan ziyade nasıl pazarlığının önemli olduğudur.
Özellikle, pazarlama stratejisi olarak kullanan bu durum insanların yanlış yönlendirilmesi için oldukça etkilidir. Bir algı oluşturup o algının satılmasının acı örnekleri yaşanmıştır. 1960 lı yıllarda ABD'de sigara sağlıklı bir ürünmüş gibi pazarlanmış ve doktorların belirli marka sigaralar içtiğine yönelik reklamlar yapılmıştır. Günümüzde zararları bilinse bile hala sigara alışkanlığının yaygın olmasında bu reklamların mutlaka önemli payı vardır.
Peki, olmayan bir şeyin aslında var olduğu algısı bir ülke için yaratılmışsa?
Bu soruyu Türkiye'yi örnek alarak sorduğumuzda, maalesef çok acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Yurtdışına çıkanlarda, özellikle gençlik projelerinde yabancı kişilerle yapılan sohbetlerde Avrupalıların Türkiye'yi, Arapça konuşulan, develerle gezilen, kadınların çarşafla gezdiği bir ülke olarak tanımlamaları, mutlaka onların cehaletini gösterdiği gibi bizim ülke olarak kendimizi tanıtamadığımızı da gösteriyor. Bu noktada yukarıdaki reklam filmi örneğinden hareketle, Türkiye'nin olumsuz ve değiştirilmesi zor bir imajla karşı karşıya olduğu açık.
Bu sebepledir ki Avrupa basınında Türkiye aleyhine yapılan yalan haberlere daha fazla itibar ediliyor. Türkiye Aleyhine çalışan lobiler, kolaylıkla Türkiye karşıtı imajı kullanabiliyor. Tarihi yalan yazarak insanları inandırabiliyor. Türkiye'de olmayan, Türkiye'nin yapmadığı şeylerle ithaf edebiliyor.
Elimizde kendimizi olumlu gösterecek çok güçlü argümanlar varken bunları maalesef kullanamıyoruz. Türkiye'de yıllardır bulunan ve milyarlarca dolar harcadığımız yaklaşık 3 milyon mültecinin büyük bir hoşgörü ile dünyada emsali görülmedik şekilde karşılayan bizler, bunu Avrupa kamuoyuna anlatamıyoruz. Avrupa basınından ve sosyal medyada görülen, mülteci-Türkiye kelimelerinin yan yana gelmesi, Türkiye'nin mülteciler konusunda Avrupa'ya şantaj uygulaması olarak görülüyor. Bu çok ciddi bir kamu diplomasisi başarısızlığıdır.
Ermeni Meselesi konusunda gerçekleri internet ve sosyal medyadan paylaşan Fact Check Armenia gibi sayfalar oldukça verimli işler yapıyor.
Bunun yanında, ReThink Turkey gibi sivil hareketler, Türkiye'de yanlış bilinen olaylarla ilgili İngilizce videolarla dünya kamuoyuna sesleniyor. ReThink Turkey'in son yayınladığı videolardan biri olan United Airlines'ten atılan yolcu ile Türk Hava Yollarında doğan bebeğin, hava yollarında verilen hizmetler üzerinden kıyaslanması videosu, milyonlarca kişiye ulaştı-ulaşıyor.
Ancak, bu girişimlerin yetersiz olduğunu üzülerek görüyoruz.
Bu noktada daha büyük kampanyaların yapılması gerekiyor. Bu noktada en büyük artımız, gerçekleri anlatıyor olmamız olacaktır...