Hava Durumu

Babaannem derdi ki: Misafirlik üç gün

Yazının Giriş Tarihi: 20.11.2019 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.11.2019 00:00
Birkaç hafta önce bir grup üniversite öğrencisiyle sohbetteydim. Aslen Bursalı olan, fakat eğitimini Ege’de bir şehirde sürdüren genç arkadaşlardan biri: ‘’ Artık Bursa’ da yaşamak istemiyorum, şehirde Türk asıllı insan neredeyse kalmamış.Yüzümü ne yana çevirsem  Arapça tabela dolu.Kendimi doğduğum şehirde yabancı gibi hissediyorum.Her yer Arap ve Suriyeli vatandaşların mekanı olmuş’’ dedi. Önce yadırgadım haklı isyanını. Ne de olsa bizler hala bu şehirde yaşamaya çalışırken, sen çarşı pazar siyahlara bürünmüş güzelim ‘’ Yeşil Bursa’’mızı (bir zamanlar) eleştir. Ancak şu geldiğimiz noktada gençlere hak vermemek mümkün değil. Genel olarak enteresan bir tablo oluşmaya başladı. O gün, bu gün, her geçen gün gelen mülteci sayısı kat kat arttı. Artmaya da devam ediyor. Sokaklarda üç kişiden biri Arapça konuşuyor. Dükkan tabelaları Arapçaya dönüştü çoktan. Pek çok yerde çay bahçelerinde, kafelerde Arapça müzik çalıyor. Bu arada nüfusumuza çoktan dört milyon civarı eklendi.(Muhtemelen daha fazla) Hızla üremelerinin sayısını istatiksel olarak yakalayamadım.(Doğum sayısı benim sayı saymamdan daha hızlı)   Misafirperverlik güzel bir şey.  Başımızın üstünde yerleri var diyelim de... Bunun sonraki aşaması ne? Şimdiden sıkıntılar büyük!.. Herhangi bir entegrasyon politikamız yok. Ve bu konuda bir programımız da olmadığına göre, kaçınılmazlar var. Kültürün kökten değişimi gibi mesela.Yaşam tarzımız, ticari mallar, hatta çok yakında vitrinlerde tasarımlar tamamen Suriye ve Ortadoğu tercihlerine göre şekillenmeye başlar diye tahminlerim var. Bazı doğu ilçelerinde Arap nüfusu Türk nüfusunu çoktan geçti. Demografik yapıların hızla değişimi düşündürücü...   Bursa gibi bazı şehirlerde,  yaşam alanları ve hizmetlerin yetmediği ile ilgili halktan sesler yükseliyor. ‘’ Yazın plajlar, piknik alanları, parklar Suriyelilerin yaşam alanı olmuş çoktan. Biz yerli halk bu alanlardan yararlanamıyoruz. Bu tabloda yerimiz nerede’’deniliyor. Babaannem derdi ki: ‘’Misafirlik üç gündür, dördüncü gün ev sahibi olur’’. Ve.. oldular mı? Gittikçe büyüyen bu şikayetler ve sorunlar, iki tarafın da bilenmesine neden oluyor. Hastane, postane, nereye giderseniz gidin sloganları aynı : ‘’BEN SURİ..’’ (Açılımı şu: ‘’ Ben Suriyeliyim. Öyle sıradan vatandaş gibi hiç bir yerde beklemem.Ben ayrıcalıklıyım’’.) İster beğenin. İster beğenmeyin. Durum Bu! Kendimden yola çıkarak şahsi gözlemlerimi aktarmakta da hiç bir sakınca görmüyorum. Hastayım. Ölüyorum. Mide krampları, dayanılmaz bir sancım, şiddetli bulantım var ayrıca. Her ne kadar yiğitliği elden bırakmamak için müthiş bir çaba sarf etsem de, durum elzem. İlk onda olmama rağmen, gelen Suriyelilere öncelik tanınması( çok daha acil hastalar olmasına rağmen, ki bunlardan biri de bendim), beni canımın yanmasıyla kendi ülkemde bastırılmış ve telaffuz edemediğim duygusal tepkimelerime neden olmuştur. İtirafımdır (kendi aramızda kalsın).Bu konuda acil düzenlemeler şart! Kendi vatandaşımız hak ihlalleri olduğunu düşünüyor ve kendince haklılığını duyurmaya çalışıyor. Öyleyse vatandaş ne yapmalı?    
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.