Buz pateni, yüzme havuzu, tenis kortları da değil. (Olsa iyi de olur. Medeniyet ve haktır).

Eminim trafiği de rahatlatır, fakat bisiklet yolu konusuna daha gelemedik. Israr etmeyin!

O da olur bir gün...

Öncelikle en temel ihtiyaçlara karşılık versin belediyeler. Diğerlerini sonra tartışırız.

Mesela en baştan başlayalım: TEMİZ HAVA SOLUMAK.

Standartları aşan “Babil’in Asma Bahçeleri” gibi bir talebi yok hiç kimsenin. İnsanların insanca oturabilecekleri yeşil alanlar ve nefeslenebilecekleri yeşil parklar olabilir mi? Yüksek oksijeni olsun yeter.

Şehrimizin bazı semtlerinde nefes almak neredeyse olanaksız hale gelmiş…

Bitişik nizam binalar, şehrin hava sirkülâsyonunu engelleyen plansız çirkin kuleler...

Yıkılan binaların yerine çok daha yüksek olanlarını dikmek çözüm değildir.

Arada az da olsa yeşile bakıp, toprağa basabilmek nasıl olurdu?

Şehir içindeki tıkış tepiş bitişik nizam evlerinizden çıkıp, kısa zamanda temiz hava soluyabileceğiniz, çocuklarınızı oynatabileceğiniz bir yeşil alana ulaşmak tartışmasız ihtiyaç.

TOPRAKTAN, ÇİMENDEN, AĞAÇLARDAN BAHSEDİYORUM!..

Misal şehir içinde artık kuşları göremiyoruz, sesini duyamıyoruz. Niye?

Acaba yeşile hasret kaldığımız için mi?..

Beton saksılardan, her taraf asfalt yollardan, ağaçlara yer kalmadığı için kesmek zorunda kaldığımız için olabilir mi?

Mesela şehir içinde yolda rahatça yürüyebilmek bana göre günün mucizesidir.

Ara sokaklar ve kaldırımlar dahil tüm alanlar ya ücretli otopark, Veya iş yerleri tarafından istilaya uğramış. Masa, sandalye, kukalar v.s...Yürümek ne mümkün!

Yürümeyi başaramıyorsan ışınlan kardeşim! Neticede gelir kapısı. E vatandaş ne yapsın?

Şahsen ikisini de başaramıyorum. Işınlanmak gibi bir kabiliyetim de yok ne yazık ki..

Batı şehirlerinde en çok kıskandığım şey: rahat yürünen sokaklar, caddeler, parklar, düzgün geniş kaldırımlar. Tek bir araç yok kaldırımlarda. Tekerlekli sandalye kullananlar için yollar.

Mesela hangi şehirde olduğunuzu bakınca anlayabilmek isterdim.

Şehri siluetini mahveden dev ve çirkin TOKİ’leri görmek istemezdim.

Ufka bakınca ,,İŞTE BENİM YEŞİL ŞEHRİM,, diyebilmeyi çok isterdim.

Fena mı olurdu benim güzel YEŞİL BURSAM, yeşil kalabilseydi...

Hadi onu da bırakalım. Şehrin hangi semtinde, hangi sokakta olduğunu tam olarak anlayabilen var mı? Ben henüz başaramadım.

Cadde ve sokak tabelaları diyorum. Hani şu insanların yönünü bulmasını sağlayan basit teneke imalatı ve üzerinde yazıları olanlardan bahsediyorum...

Muhtemelen maliyetleri bir makam aracından daha uygundur!

Dünyanın hiç bir yerinde bizdeki kadar adres bulmanın zor olduğu başka bir yer görmedim.

Neyse yardımsever bir milletiz. Caddede sokakta kimseler yoksa yıldızları takip edin… Tek seçeneğiniz...

Bir başka konu ise: İÇME SULARIMIZ. Ne kadar güvenilir?

Ben söyleyeyim. Zaman zaman çamur ve yaprak döküntüleri geliyor içme sularımızdan.

Sular İdaresi su denetimleri hangi periyodik aralıklarla yapmaktadır? Sularımız gerektiği kadar işlemden geçmekte midir?

Neyin arızası var ki sularımızda sık sık bu sıkıntılar yaşanmaktadır?

Tamam. Belki bu sorunlar geçicidir. Fakat vatandaşın evinde tahlil çubukları veya tam teçhizatlı cihazları yoktur muhtemelen.

Benim de yok. Sizi bilemem…

En büyük sorunlarımızdan biri olan trafik konusuna geçmiyorum. O zaten çoktan, sizlere ömür.

Düzensiz, plansız yapılaşma adeta göbek adımız…

Yeni yapılan apartmanlar, siteler balkonsuz. Farkında mısınız?.. Her yer kibrit kutularına benzedi...

Elçiye zeval olmazmış! Benden söylemesi…