Hava Durumu

Bir derdim var...

Yazının Giriş Tarihi: 17.03.2018 13:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.03.2018 13:17
 Evet, bir derdim var. Bu dünyada yaşayan her bireyin mutlaka küçük yada büyük bir derdi var. Bazı dertler maddi, bazıları manevi. Benim ki manevi bir dert.                                                                                    
Yıllardır sinema sanatı ile ilgileniyorum. Yanlış anlamayın çocukluğumdan beri sanatçılarla beraberim. Babamın yazar, ressam ve tiyatrocu arkadaşları matbaayı ziyaret eder, ben de onlara hayran hayran bakar muhabbet etmeye çalışırdım. Bursa'da, tiyatro ve sinemaya büyük bir ilgi olduğunu çocukluğumdan beri farkındayım. Zaman zaman İstanbul’a gittiğimde sinema faaliyetlerini gördükçe hem sevinir, hem üzülürdüm.                                                                                                                                 
Derdime gelince, 2017 yılının nüfus sayımına göre 80.810.525 bireyin yaşadığı ülkemizde, Türkiye'nin dördüncü büyük şehri ve 2.936.803 kişinin yaşadığı şehrimizde gerçek anlamda bir film festivali yok. Yapmaya çalışmışlar,  maddi çıkar elde etmeye çalışan insanlar, gerçek sanatçıları, bu işe gönül verenleri küstürmüşler.                                                                                                                                            
Bu hafta Bursa'da festival yapmaya çalışan, sinema sanatına gönül veren gerçek sinemasever, gazeteci, sinema tarihçisi Burçak Evren'le Türk sinemasını ve Bursa'daki sinema sorunlarını konuştum.

M. Haluk Y.: 50 yıldır sinema ile ilgileniyorsunuz? Neden sinema?                                                                          
Burçak Evren: Herkes "Ben çocukluğumdan beri sinemaya gönül verdim" der. Hayır, ben zaruretten sinemacı oldum. Ortaokulda sinema kulüpleri kuruyorduk, lisede gazetelere yazılar yazıp, gazete yayınlıyorduk. Sinema tek eğlencemiz idi. Bizim tek sanat olarak algıladığımız bir şey sinema idi. Daha çok sinema filmleri çekmek değil, yazarlığı ile ilgilendim, sinema tarihine merak sardım. Gazeteci olunca da eleştiriler yazmaya başladım. O beni bir süre götürdü. Ben hukuk okudum, arkeoloji okudum,  gazeteciyim ama esas mesleğim sinema tarihçiliği. Aslında zaruretten oldu, spor servisinde de başlayabilirdim ama ben sinema servisinde başladım.               

M. Haluk Y. : Eskiden,  sinemateklerde buluşup sinema filmleri ile ilgili sinemasal sohbetler yaptığınızı biliyorum sinematek olgusundan bahsederimsiniz?                                                                                        
Burçak Evren: 1965 yılında açılan sinematekler bir Rönesans'tı, çünkü dünyada izlemediğimiz filmleri izlerdik. Ülkenin ithal film politikasına göre yabancı filmlerin, ancak 3’üncü sınıf Amerikan filmlerini izliyorduk.  Sinematek ile birlikte " Ayzenştayn, Pudovkin, Orta Doğu,  Japon Akira Kurosova' nın, Bergman'ın filmleri ile dünya sinemasını görmeye başladık. Ülkemizde gösterilmeyen Art House filmleri izlemeye başladık. Onun ötesinde sinematek bir kültür merkezi idi. Yılmaz Güney'den Hasan Ali Ediz, Vedat Türkali, gelip filmi izledikten sonra saatlerce o filmi tartışıyorduk. Sinemayı çok iyi bilen insanların o tartışmaları bizi zenginleştirdi. Vedat Türkali bize senaryo nasıl olur, dramatik yapı nasıl olur, Yılmaz Güney yönetmenlik konusunda her filmi eleştirir söyleşirdik. Filmlerden sonra saatlerce bu filmler tartışılırdı.                                                                                                                                                             Lisede sanat gruplarımız vardı şöyle bir hayalimiz vardı; “Üniversiteye geldiğimiz zaman bütün gazetelere sahip olacağız.” derdik. Gerçekten de Üniversite 1’inci sınıftan itibaren bizim o grupta birimiz; Cumhuriyet'te, Milliyet'te, ben Hürriyet'te sinema yazarlığına başladık. Grubumuzda Nezih Coş, Selim İleri (Edebiyat ve Senaryo), Erden Kral, Ali Özgentürk, Sinan Çetin, Yavuz Özkan  gibi isimler vardı. Grubumuzun amacı sinemacı olmaktı ben sinema yazarı oldum.

M.Haluk Y.: TRT'de  Filmlerini seçen grupta yer almışsınız?                                                                                           
Burçak Evren: Türkiye’de oynayacak yabancı filmleri seçmeye başladım çünkü dışarıdan dergiler getirip filmleri takip ediyorduk. Bilgimiz ve birikimimiz biraz daha fazla oluyordu.

M. Haluk Y.: Yeşilçam Filmleri tekrar tekrar aynı zevkle izliyoruz, gerçekten senaryoları başarılı ama  Türk insanını neden bu kadar çok etkiliyor? Bunun başarının sırrı nedir?                                                          
Burçak Evren: O filmlerin nostaljisi, eskiye duyulan bir özlem var. Yeşilçam filmleri 1970'lerden sonra yani televizyonun ulusal düzeyde yayına geçmesi ile Yeşilçam filmleri bitti. 1980'lerde bitti, televizyonun yayın hayatına geçmesi ile birlikte Yeşilçam'ın seyircisi televizyona bağımlı kaldı. Onlar sinemaya gitmemeye başladı, sinema 1980'lerden itibaren sinema seyircisinin profili 16-29 yaş arasına çekti. Ben sinemaya gittiğim vakit bakıyorum en yaşlı kişi benim, aileler sinemadan uzaklaştı. Evvelden bahçe sinemalarına tüm mahalle ile gidilirdi. Eskiden sinemaya gitmek sadece film izlemek değil bir ritüel bir ayin gibi idi. Buluşma yerimiz orasıydı, insanlar şık giyinir orda buluşurdu. Yeşilçam filmlerinin izlenmesi tamamı ile bir nostalji… O zamanların aktrisleri Fatma Girik, Türkan Şoray'a herkes aşıktı hepsi seçilmiş insanlardı.

M. Haluk Y.:  Yeşilçam filmleri sonra diğer eski Türk filmleri ve şimdiki sinema filmleri gelecekteki Türk sinemasını ve dizileri nasıl değerlendiriyorsunuz ?                                                                                              
Burçak Evren: Bugün Türk sineması, Avrupa'nın sayılı sinemalarından birisi… Bugün yapılan filmlerin uluslararası AB tipi festivallerden eli boş dönmüyor. Dizilere gelince diziler 1970'lerdeki Türk sinemasının televizyondaki devamıdır. Sadece teknik değişiktir ama içerik olarak aynıdır, aynı duyarlılığı veriyor. 1970 yıllarda sinemayı bırakan Yeşilçam ekipleri,  dizilerle Yeşilçam'ı devam ettiriyor. Bende birçok dizi senaryosu yazdım.

M. Haluk Y.:  Sayın Burçak Evren Bursa'da İpek Yolu film festivalinin başkanlığını yaptınız. Bursa'da sinema neden ilerleyemiyor?                                                                                                                                                       
Burçak Evren: Bursa'da festival yaptığım vakit, daha 2.festivalde uluslararası kategoriye girdi. Bursa da sanata karşı çok ilgi var ve merkezde sinema var. Ankara 40 yıldır başaramadı ama Bursa da sanata ve sinemaya çok ilgi var. Bursa iki yılda başardı fakat devam ettiremedi. Çünkü festival sanatsal kaygılarla yapılır, birilerinin para kazanması için yapılmaz. Festival para yer, para kazandırmaz ama bir kenti marka yapar saygınlık kazandırır. Bursa bunu başarabilecek en iyi şehirlerden biri,  ama iş başka boyutlara uzandı. 2. festivali terk ettim amaç sanattan çıkıp para kazanmaya gelince festivali terk ettim. O zamanki ekip, emeğin karşılı değil de para almak için yaptılar benim karakterimde böyle şeyler yoktur. Hele parayı veren çalıyorsa ben o işte yokum, İpek yolu film festivalinden tek kuruş almadan başkanlığını yaptığım bir festivaldi.

Burçak Evren'le sohbetimiz biraz daha uzundu ama bu kadarını yazabildim. Bende yeni projelerimden bahsettim, yeni güzel fikirler verdi.

İyi seyirler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.