Ramazan Ayında Kalp Hastalığı Olanlar Nelere Dikkat Etmeli?
Ramazan Ayında Kalp Hastalığı Olanlar Nelere Dikkat Etmeli?
Prof. Dr. İbrahim Baran, oruç tutmanın kalp üzerine olumlu etkilerinin olduğunu
belirterek, "Genel olarak stabil kalp hastalıkların seyrinde kötüleşmeye sebep
olmamaktadır. Birçok stabil kardiyak hasta, ilaç tedavisinin düzenlenmesi ve hekim
kontrolü altında olmaları şartıyla sorunsuz olarak oruç tutabilmektedir" dedi.
Haber Giriş Tarihi: 18.05.2020 15:41
Haber Güncellenme Tarihi: 18.05.2020 15:41
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.gazetebursa.com.tr/
Özel Medicana Bursa Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Baran, oruç ve
kalp sağlığına ilişkin bilgilendirmede bulundu. Orucun kalp damar sağlığı için
yararlarını açıklayan Prof. Dr. İbrahim Baran, “Sağlıklı bireylerde yapılan çalışmalar,
orucun yararlı etkilerini göstermektedir. Oruç iyi kolesterol (HDL) düzeylerini
artırırken, kötü kolesterol (LDL) düzeylerini azaltmaktadır. Yine kalori alınımının
kısıtlanması ile diyabet ve damar sertliği gelişimini azaltmaktadır. Orucun kalp
hastaları için olumlu bir diğer yönü de psikolojik etkisidir. Oruç tutan hastalarda
depresif duygu durumu azalmakta ve hasta rahatlamaktadır" dedi.
Sıcak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmak pek çok hastada sorun
oluşturabilir
Sıcak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmanın pek çok hastada sorun oluşturabileceğini
kaydeden Baran, "Sağlıklı insanlarda yapılan çalışmalar Ramazan ayı ve izleyen
aylarda kalp hastalıklarına bağlı hastaneye yatış oranında artış olmadığını
göstermiştir. Ancak, sıcak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmak pek çok hastada sorun
oluşturabilir. Aşırı sıvı ve elektrolit kaybı, kan basıncında düşmeye, bayılma, kalp
spazmı veya kalp yetersizliğine neden olabilir. Bu durum yaşlı hastalarda daha da
belirgindir. Doktor kontrolünde oruç tutan kalp hastalarında, oruç tutmayan kalp
hastalarına göre Ramazan ayı süresince hastalığın farklı seyretmediği, kötüleşme
olmadığı bilinmektedir. Hatta tansiyon hastalarında, ilaçlarına devam etmek koşulu ile
oruç tutmak; kan basıncında rahatlamaya ve kilo kaybına yol açmaktadır. Ancak kalp
hastaları oruç tutma kararını mutlaka kendilerini izleyen hekime danışarak almalı ve
onun önerisi doğrultusunda davranmalıdır. Çünkü pek çok hastada oruç tutarken ilaç
tedavisinin tekrardan düzenlenmesi, doz ayarlanması gerekecektir" dedi.
Özellikle göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi şikâyetleri aktif olarak devam
edenlerin oruç tutmasının sakıncalı olduğunu kaydeden Baran, "İleri kalp yetersizliği
olan hastalar, kesinlikle oruç tutmamalıdır. Yüksek doz idrar söktürücü alan hastaların
özellikle yaz döneminde oruç tutmaları sakınca doğurabilir. Son 6 ay içinde kalp krizi
geçiren hastalar, göğüste sıkıntı olan hastalar, son 6 ay içinde stent takılmış veya
koroner by- pass ameliyatı olmuş hastaların oruç tutması önerilmemektedir. Ciddi
ritim bozukluğu olan hastaların oruç tutması risklidir. Dirençli hipertansiyonu olan
olgular kan basıncı normale inmeden oruç tutmamalıdır. Bu sayılan durumların
dışındaki tüm kalp- damar hastaları, oruç tutup tutamayacaklarını mutlaka
hekimlerine danışmalıdır" diye konuştu.
Özel Medicana Bursa Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim
Baran, oruç tutan kalp hastalarının ilaç tedavilerinin nasıl düzenleneceğini
ise şöyle anlattı:
Kalp ilaçlarının düzenli alınmamasının hastalığın kötüleşmesine sebep olduğuna dikkat
çeken Baran, "Ramazan ayı öncesinde hastaların ilaç tedavilerinde gerekli
düzenlemeler yapılmalıdır. Günde tek doz ilaç kullanan hastaların (hipertansiyon ve
aritmi hastaları gibi) tedavisi, ilaç dozunun sahur veya iftara kaydırılması ile
düzenlenebilir. Aspirin dışındaki kan sulandırıcı ilaçların kullanımında dikkatli olunması
gerekmektedir. Günde 2 doz alınan ilaçların iftar ve sahurda alınması düşünülebilir.
Ancak yaz aylarında iftar ve sahur arası sürenin ortalama 16 saat olması dolayısıyla
gündüz ilaçların etkinliği azalabilir. İmkan varsa Ramazan öncesi 24 saat etkili ilaçlara
geçmek faydalı olabilir. Bu durumda ilaç değişimi uygun değilse kanda pıhtı oluşumu
riskine karşı oruç tutulmasına izin verilmemelidir. Özellikle yaşlı hastalarda ve çok
sıcak ortamlarda sıvı kaybı ile pıhtı riskinin artacağı unutulmamalıdır. Coumadin
kullanan hastaların INR düzeyi değişken ise Ramazan süresince INR ölçümlerinin
daha sık yapılması düşünülebilir. İleri evre kalp yetersizliği olan hastaların
tedavilerinin iftar ve sahur arasında sınırlanması ne yazık ki mümkün olamamaktadır.
Bu hastaların ilaç sayısının da fazla olması ve çoğunlukla eşlik eden böbrek yetmezliği
veya diyabet nedeniyle ilaç düzenlemelerinin iftar veya sahurla sınırlandırılması
mümkün değildir. Bu nedenle de ileri evre kalp yetersizliği olan hastaların oruç
tutması sakıncalıdır" diye konuştu.
"İftarla sahur arasında 2 litre civarı sıvı alınmalıdır"
Ramazan ayının yaz dönemine rastlaması dolayısıyla hem sıcaklık hem de
oruç tutulan sürenin uzun olması kalp hastalarında beslenmenin önemini
arttırdığını dile getiren Prof. Dr. İbrahim Baran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sıcak hava sebebiyle iftar ile sahur arasında yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Aksine bir
öneri yoksa iftarla sahur arasında 2 litre civarı sıvı alınmalıdır. Hastalara oruç tutarken
sıcak ortamlardan uzak durmaları, sıcakta ağır iş yapmaktan kaçınmaları
öğütlenmelidir. Ramazan’da oruç tutan hastalarımızda sık gördüğümüz bir sorun da
ağır ve çok yemek yemeleridir. Kimi hasta uzun süren açlığın etkisi ile iftarda ağır ve
aşırı yerken kimisi ise oruç sırasında açlığa dayanabilmek için sahurda çok yemek
yemektedir. Hâlbuki ağır bir yemek birçok kalp hastalığını tetikler. Bu sebeple dengeli
beslenilmelidir. Hastalar, Ramazan boyunca iki öğün yerine üç öğün yemek
yemelidirler. Bu üç öğün iftar, iftardan 23 saat sonra ve sahur şeklinde olmalıdır. Bu
sayede öğün miktarı bölündüğünden dolayı hastanın kardiyak yükü artmamış
olacaktır."
"Oruç tutmanın kalp üzerine olumlu etkileri vardır"
İftar ve sahurda sindirimi uzun süren gıdaların seçilmesi gerektiğini ifade eden Baran,
"Lifli, proteinden zengin ağırlıklı sebze ve meyveden oluşan öğünler uzun süreli
(yaklaşık 8 saat) sindirime uğrarken; tokluk hissinin de uzun süreli olmasını sağlar.
Aksine işlenmiş karbonhidrat içeren şekerli, unlu gıdalar ise kısa sürede sindirime
uğrayacağından (yaklaşık 3 saat) kısa sürede açlık hissedilmesine neden olacaktır.
İşlenmiş karbonhidrat (şekerli gıdalar, börek, çörek, baklava, makarna, kurabiye,
reçel vb) yerine sebze yemekleri, fasulye, bezelye, nohut, mercimek gibi gıdaları
tercih etmeli, asitli meşrubatlardan uzak durulmalıdır. Sahura mutlaka kalkmalıdır.
Sonuç olarak, oruç tutmanın kalp üzerine olumlu etkileri vardır ve genel olarak stabil
kalp hastalıkların seyrinde kötüleşmeye neden olmamaktadır. Birçok stabil kardiyak
hasta, ilaç tedavisinin düzenlenmesi ve hekim kontrolü altında olmaları şartıyla
sorunsuz olarak oruç tutabilmektedir. Kardiyak hastaların mutlaka Ramazan öncesi
kardiyolog tarafından değerlendirilerek bireysel olarak oruç tutup tutamayacağına
karar verilmeli, bu karar verilirken hastanın genel durumu, ilaç tedavisi, iklim koşulları
göz önünde bulundurulmalıdır. Kardiyak hastalıkların diyabet veya böbrek
hastalıklarıyla beraber olabileceği de göz önünde bulundurulmalı ve böyle hastalarda
karar diyabet ve böbrek uzmanıyla beraber verilmelidir dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ramazan Ayında Kalp Hastalığı Olanlar Nelere Dikkat Etmeli?
Prof. Dr. İbrahim Baran, oruç tutmanın kalp üzerine olumlu etkilerinin olduğunu belirterek, "Genel olarak stabil kalp hastalıkların seyrinde kötüleşmeye sebep olmamaktadır. Birçok stabil kardiyak hasta, ilaç tedavisinin düzenlenmesi ve hekim kontrolü altında olmaları şartıyla sorunsuz olarak oruç tutabilmektedir" dedi.
Sıcak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmak pek çok hastada sorun oluşturabilir Sıcak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmanın pek çok hastada sorun oluşturabileceğini kaydeden Baran, "Sağlıklı insanlarda yapılan çalışmalar Ramazan ayı ve izleyen aylarda kalp hastalıklarına bağlı hastaneye yatış oranında artış olmadığını göstermiştir. Ancak, sıcak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmak pek çok hastada sorun oluşturabilir. Aşırı sıvı ve elektrolit kaybı, kan basıncında düşmeye, bayılma, kalp spazmı veya kalp yetersizliğine neden olabilir. Bu durum yaşlı hastalarda daha da belirgindir. Doktor kontrolünde oruç tutan kalp hastalarında, oruç tutmayan kalp hastalarına göre Ramazan ayı süresince hastalığın farklı seyretmediği, kötüleşme olmadığı bilinmektedir. Hatta tansiyon hastalarında, ilaçlarına devam etmek koşulu ile oruç tutmak; kan basıncında rahatlamaya ve kilo kaybına yol açmaktadır. Ancak kalp hastaları oruç tutma kararını mutlaka kendilerini izleyen hekime danışarak almalı ve onun önerisi doğrultusunda davranmalıdır. Çünkü pek çok hastada oruç tutarken ilaç tedavisinin tekrardan düzenlenmesi, doz ayarlanması gerekecektir" dedi. Özellikle göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi şikâyetleri aktif olarak devam edenlerin oruç tutmasının sakıncalı olduğunu kaydeden Baran, "İleri kalp yetersizliği olan hastalar, kesinlikle oruç tutmamalıdır. Yüksek doz idrar söktürücü alan hastaların özellikle yaz döneminde oruç tutmaları sakınca doğurabilir. Son 6 ay içinde kalp krizi geçiren hastalar, göğüste sıkıntı olan hastalar, son 6 ay içinde stent takılmış veya
koroner by- pass ameliyatı olmuş hastaların oruç tutması önerilmemektedir. Ciddi ritim bozukluğu olan hastaların oruç tutması risklidir. Dirençli hipertansiyonu olan olgular kan basıncı normale inmeden oruç tutmamalıdır. Bu sayılan durumların dışındaki tüm kalp- damar hastaları, oruç tutup tutamayacaklarını mutlaka hekimlerine danışmalıdır" diye konuştu.
Özel Medicana Bursa Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Baran, oruç tutan kalp hastalarının ilaç tedavilerinin nasıl düzenleneceğini ise şöyle anlattı: Kalp ilaçlarının düzenli alınmamasının hastalığın kötüleşmesine sebep olduğuna dikkat çeken Baran, "Ramazan ayı öncesinde hastaların ilaç tedavilerinde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Günde tek doz ilaç kullanan hastaların (hipertansiyon ve aritmi hastaları gibi) tedavisi, ilaç dozunun sahur veya iftara kaydırılması ile düzenlenebilir. Aspirin dışındaki kan sulandırıcı ilaçların kullanımında dikkatli olunması gerekmektedir. Günde 2 doz alınan ilaçların iftar ve sahurda alınması düşünülebilir. Ancak yaz aylarında iftar ve sahur arası sürenin ortalama 16 saat olması dolayısıyla gündüz ilaçların etkinliği azalabilir. İmkan varsa Ramazan öncesi 24 saat etkili ilaçlara geçmek faydalı olabilir. Bu durumda ilaç değişimi uygun değilse kanda pıhtı oluşumu riskine karşı oruç tutulmasına izin verilmemelidir. Özellikle yaşlı hastalarda ve çok sıcak ortamlarda sıvı kaybı ile pıhtı riskinin artacağı unutulmamalıdır. Coumadin kullanan hastaların INR düzeyi değişken ise Ramazan süresince INR ölçümlerinin daha sık yapılması düşünülebilir. İleri evre kalp yetersizliği olan hastaların tedavilerinin iftar ve sahur arasında sınırlanması ne yazık ki mümkün olamamaktadır. Bu hastaların ilaç sayısının da fazla olması ve çoğunlukla eşlik eden böbrek yetmezliği veya diyabet nedeniyle ilaç düzenlemelerinin iftar veya sahurla sınırlandırılması mümkün değildir. Bu nedenle de ileri evre kalp yetersizliği olan hastaların oruç tutması sakıncalıdır" diye konuştu. "İftarla sahur arasında 2 litre civarı sıvı alınmalıdır" Ramazan ayının yaz dönemine rastlaması dolayısıyla hem sıcaklık hem de oruç tutulan sürenin uzun olması kalp hastalarında beslenmenin önemini arttırdığını dile getiren Prof. Dr. İbrahim Baran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sıcak hava sebebiyle iftar ile sahur arasında yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Aksine bir öneri yoksa iftarla sahur arasında 2 litre civarı sıvı alınmalıdır. Hastalara oruç tutarken sıcak ortamlardan uzak durmaları, sıcakta ağır iş yapmaktan kaçınmaları öğütlenmelidir. Ramazan’da oruç tutan hastalarımızda sık gördüğümüz bir sorun da ağır ve çok yemek yemeleridir. Kimi hasta uzun süren açlığın etkisi ile iftarda ağır ve aşırı yerken kimisi ise oruç sırasında açlığa dayanabilmek için sahurda çok yemek
yemektedir. Hâlbuki ağır bir yemek birçok kalp hastalığını tetikler. Bu sebeple dengeli beslenilmelidir. Hastalar, Ramazan boyunca iki öğün yerine üç öğün yemek yemelidirler. Bu üç öğün iftar, iftardan 23 saat sonra ve sahur şeklinde olmalıdır. Bu sayede öğün miktarı bölündüğünden dolayı hastanın kardiyak yükü artmamış olacaktır." "Oruç tutmanın kalp üzerine olumlu etkileri vardır" İftar ve sahurda sindirimi uzun süren gıdaların seçilmesi gerektiğini ifade eden Baran, "Lifli, proteinden zengin ağırlıklı sebze ve meyveden oluşan öğünler uzun süreli (yaklaşık 8 saat) sindirime uğrarken; tokluk hissinin de uzun süreli olmasını sağlar. Aksine işlenmiş karbonhidrat içeren şekerli, unlu gıdalar ise kısa sürede sindirime uğrayacağından (yaklaşık 3 saat) kısa sürede açlık hissedilmesine neden olacaktır. İşlenmiş karbonhidrat (şekerli gıdalar, börek, çörek, baklava, makarna, kurabiye, reçel vb) yerine sebze yemekleri, fasulye, bezelye, nohut, mercimek gibi gıdaları tercih etmeli, asitli meşrubatlardan uzak durulmalıdır. Sahura mutlaka kalkmalıdır. Sonuç olarak, oruç tutmanın kalp üzerine olumlu etkileri vardır ve genel olarak stabil kalp hastalıkların seyrinde kötüleşmeye neden olmamaktadır. Birçok stabil kardiyak hasta, ilaç tedavisinin düzenlenmesi ve hekim kontrolü altında olmaları şartıyla sorunsuz olarak oruç tutabilmektedir. Kardiyak hastaların mutlaka Ramazan öncesi kardiyolog tarafından değerlendirilerek bireysel olarak oruç tutup tutamayacağına karar verilmeli, bu karar verilirken hastanın genel durumu, ilaç tedavisi, iklim koşulları göz önünde bulundurulmalıdır. Kardiyak hastalıkların diyabet veya böbrek hastalıklarıyla beraber olabileceği de göz önünde bulundurulmalı ve böyle hastalarda karar diyabet ve böbrek uzmanıyla beraber verilmelidir dedi.
En Çok Okunan Haberler