Hava Durumu

Çocuğumuzu Anlıyor Muyuz?

Yazının Giriş Tarihi: 05.03.2018 12:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.03.2018 12:44
 Çocuğun yeni yaşamına başladığı alanı, ebeveynleri belirler. Çocuk, kendisinden -bedenen büyük ve büyümesini tamamlamış- anne ve babasıyla aynı evi paylaşır.

 

Onun dünyaya gelmesiyle; evdeki sistem, kurallar ve yerleşim değişir. Örneğin; eşlerin birbirlerine ayırdıkları zaman azalır, yatak odalarına yeni bir nefes eklenir ve akşam uykuları öne çekilir.  Yetişkinlerin özverisi, sabrı, sevgisi ve şefkatiyle; bu değişiklikler tat verir. 

 

Bir bebeğe duyulan merhamet, ailedeki sevgi bağını kuvvetlendirir. Bebeğin ilk “agu” ve “baba” sözcükleri ya da ilk dişinin çıktığı tarih, hatıra defterine yazılır.

 

Bebeğin emeklemesi ve yürümesi, yine hatıra defterine yazılır. Hızlı yürümesiyle, hatıra defteri rafa kaldırılır. Çünkü ebeveynler ve hatta anneanne, babaanne ve dedeler; bir görev peşindedir. Görevin adı: “Bebeklerini, tehlikeden uzak tutma operasyonu”. Tatlı yaramazın, bir yeri zarar görmesin diye kalp atışları dahil değişmiştir.

 

Bir yaşında koruma altına alınan bebek, iki yaşında cümle kurar. Cümleleri iki, üç kelimeliktir ama kendisini anlatır. Karşılıklı konuşma ile bebek, artık çocuktur. Bu aşamada, iletişim zorluğu devreye girer.

 

Yetişkin ve çocuk, anlaşılmayı isterler. İkisinin arasındaki farklar bilinmediğinde, iletişim zorluğu çekilir. Yetişkin: “Bunu nasıl anlamazsın?” sorusuyla sesini yükseltebilir. Çocuk: “Ben, bunu istiyorum” diye ağlayabilir.

 

Yetişkin bir birey, çocuğuna empati yeteneğini geliştirmeli. Böylece, kendisinin bildiği ama çocuğun öğrenmeye çalıştığı konularda olgunluk gösterebilir. Çocuğun, öğrenmesine destek olabilir. Uygulamadaki kurallarda, hata olasılıklarını azaltabilir. İzah ederek olayları çözüme kavuşturabilir. Anlaşılmadığında, çocuğuna ilgisini çekecek farklı bir meşguliyet sunabilir.

 

Çocukların hayata bakışı üzerinde durarak, empati yapalım.

 

Çocuk, yeni geldiği dünyayı keşfe çıkmıştır. Her karşılaştığı malzemeyi, tabiatta var olanları, beden dilini, sözcükleri, cümleleri, iyiyi ve kötüyü v.s. “öğrenme” sürecindedir.

 

Eşyalardan çıkan farklı tınılar, ona hayret verir. Bıçakları, birbirine sürter. Makası, açıp kapatır. Her tencereye, elindeki kaşıkla vurur.

 

Bardağı, sürahiyi, plastik kapları ve oyuncaklarını yere atar. Her birinin farklı hızda, yer tarafından çekimini ilginç bulur. Yere çarparken, kimisi zıplamakta kimisi kırılmaktadır.

 

Işıkların büyüsüne kapılır. Lambalara topu fırlatır ve hala ışığının yanıp yanmayacağını dener. Güneşe, aya ve yıldızlara uzun uzun bakar. Gece, güneşin nereye gittiğini sorar. Gündüz, ayın ve yıldızların nerede olduğunu bulmaya çalışır.

 

Evin içinde, bir odada ateş vardır. Annesi, ateşin üzerine tencere koymaktadır. Önüne gelen yemeği, o tencereden çıkmaktadır. “Yoksa, ateş mi yemek yapıyor” diye düşünebilir. Kendisi de, ateşin üzerine bir şey koyup yemek olup olmayacağını deneyebilir.

 

İnsanların değişen ses tonuyla kelime kullanmalarını, gözlerini kocaman açıp dikkatlice dinler. Aynı yöntemi kullanarak kendisini, ifade etmeye başlar. Söylediklerine gülünür veya dinlenmez. “Hüsrana uğradım” demeden çabalar. Ne dediği anlaşılıp karşılık bulduğunda, “çok büyük bir iş başardım” edasıyla gezer.

 

Verilen örnekleri çoğaltabiliriz. Bir çocuğun dünyaya bakış açısı, yetişkinden farklıdır.

 

Anne ve baba, ilk öğretmen ve ilk rehberdir. Miniğin; onları dinlemesi gerekir. Küçük yavrularından boyca uzundurlar ve çocuk başını yukarı kaldırmalıdır. Dinlemek için, başını yukarı kaldırmak istemeyebilir. Ebeveyn; onun hizasına inerse, çocuğun konuşulana dikkatini vermesini sağlar.

 

Bir doktoru, bir mühendisi, bir mimarı, bir başbakanı veya bir müzisyeni yetiştirenler; kutsal varlıklarını bilinçli eğitmeliler. “Yapma, etme” kelimeleri kolaya değil zora kaçmaktır. Dayak, bir kişinin geleceğine indirilen darbedir. Sabırla ve şefkatle bildiklerini anlatmak, bir yıldızı parlatmaktır. İlk öğretmenlerin; bildiklerini sevgiyle paylaşmaları, çocuğun duygusal ve bilişsel gelişimine katkı sağlayacaktır.

 

Çocukların, dünya yolculuklarında yenilikleri öğrenmelerine yardımcı olmalıyız. Yetişkinler aynı bir rehber gibi gezip gördükleri yerleri tanıtmalı. Başlarında iyi bir rehber olmazsa, seyahatleri çocuklara mutluluk getirmez.

 

Çocuk, bir yetişkin değil fakat bir kişidir. Her kişi gibi değerlidir ve sayılmalıdır.

 

Çocuklarımızla, mutluluk dolu ve parlak günler dilerim…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.