Hava Durumu

Demokrasi için…

Yazının Giriş Tarihi: 27.05.2019 00:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.05.2019 00:26
 

Mevcut şartlar dahilinde yaşama baktığımızda kavramlar karıştığı gibi yaşamı nereden tutmak gerektiğini de tam olarak bilemediğimizi düşünmekteyim. Çünkü herkes olup bitenleri tartıp biçmeden kabullendiğini görmekteyim. Ne yazık ki artık araştırma ve anlama kültüründen biraz biraz uzaklaştık.

“İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken bir düşünce uğrunda savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli işlerden biridir.”

 “Huzurlu yaşamak insanın en güçlü tutkularından biridir.”

Yukarıda yazdığım iki cümleyi ‘Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’ adlı kitaptan aldım. Yaşlı bir kadının gözünden hayatın anlatıldığı kitaptaki bu iki cümle bugün söyleyeceklerimin hatta modern hayatın tüm gerçekliğini bize açıkça göstermektedir. Bizler, önce tüm insanları kastederek soracağım: Kendimizi ne kadar tanıyabiliyoruz? Bu kendimizi tanımlama sorunlarımızla, yani kimliklerimizle beraber gelen bir soru. Diğer soru ise neden seçimlerimiz dahi gizli bir el tarafından belirleniyor. Çünkü huzur aramazsak macera ararız ki, bunun için de bir şeylere sahip olabilmeniz lazımdır. Yani çıkarlarınızın büyüklüğü sizin neyi aradığınızı da belirliyor. Daha doğrusu sosyal konumunuzla belirleniyor.

Demokrasi Halkların temsilinin doruğu mudur? Demokrasinin evrensel bir uygulamasından söz edilebilir mi? Teorik olarak da bunları açıklamak bu sorulara verilecek cevapları sonlandıracaktır. Açık biçimde görülmektedir ki demokrasi aslında halkın kendini yönetmesi değildir. Evet, yönetime bir katılım sağlanmaktadır, ancak bu durum toplumun bilinç düzeyine göre ele alınmalı ve sınırlı olduğu unutulmamalıdır. Toplumun ülkesine ve dünyaya bakış açısına göre demokrasiden söz edilebilir.

Dünyayı biz kendi gerçekliklerimize göre kurgular, tanımlar ve kavramsallaştırırız, en azından olması gereken şey budur. Ancak batı hegemonyasını kurarken, aynı zamanda dünyanın geri kalanını ekonomik, kültürel ve siyasi olarak bir baskı altına almıştır. Tarihi kendine göre anlatmıştır ki biz dahi demokrasiden bahsederken bunu bile Batıdan başlayarak ele alıyoruz.

Türkiye demokrasiyi üreten değil satın alan bir ülke olduğu için, devletin bu doğrultuda dönüşmesi ve belli ödünler vermesi gerekmiştir.

Toplumların öncelikleri teknoloji sayesinde her gün değiştirilebilir bir haldedir; örneğin milli meseleler ile ekonomik meseleler ikame edilebilmektedir. Önceliğin ne olduğu toplumların yönelimine bağlıdır, ancak sağlıklı bir yönelimi sağlamak ne ölçüde mümkündür, bunun cevabını verebilmek zor. Çünkü gerçek bir kara ütopya yaratılmadığı sürece, toplumların yönelimlerini belirlenemez. Toplumu yönlendirebilme araçları artık oldukça fazladır, gerek yazılı,  gerek görsel medya bunu sağlamanın en önemli yollarıdır. Bu sebeple artık demokrasinin nesneleri olan toplumlar da, söz konusu rekabete çekilmiştir. Toplum siyasal alana bir ideolojik, sosyal farklılaşım temelinde değil, rekabet düzeyinde bakarak hareket etmektedir.

Demokrasiyi hayata dahil etmek gerektiğini artık açıkça görmekteyiz. Tabi bunun için çok çalışmamız gerektiğini de unutmamalıyız.

Tabi demokrasinin doğru çalışabilmesi için hoşgörü ve saygı konusunda hem fikir olunmalıdır. Belirtilmesi gereken temel düşünce ise o da, devletlerin hoşgörüsü, ancak adaletli olmaları ile olur. Bu sebeple devletin topluma karşı hoşgörüden öte adaletli davranması yeterli olacaktır. Bu konunun tartışılmaya bile açılması bana doğru gelmediğini düşünmekteyim.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.