Hava Durumu

Kaybedilen gönül insanı

Yazının Giriş Tarihi: 12.02.2019 12:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.02.2019 12:09
 

“Kendini alçak gören kişi ne mutludur. Dağ gibi kendini üstün gören kişinin vay haline! Şunu iyi bil ki bu kibir, ululanma, kendini herkesten üstün görme hali, öldürücü bir zehirdir. Ahmaklar bu zehirli şarabı içerek sarhoş olurlar.” Ne güzel yazmış gönüller sultanı Hz. Mevlana

Gönül ne yüce. Allahın mekanı. Gönül ne derin içine alır tüm evreni, geçmişi geleceği. Şimdi düşünüyorum da gerek nefsin gerekse şeytanın etkisiyle ne çok gönül kırdım. Ne çok gönül yıktım şimdi yaşayanlardan helallik almanın ebediyete intikal edenler içinse dua etmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Düşünüyorum da insan en çok gururundan ve maalesef kibrinden çekiyor ne çekiyorsa. Ruhunu arındırabilenlere elbet bir sözüm yok. Bu iki silah yerinde kullanılırsa çok güzel yerinde kullanılmazsa insana zarar veren ve insanı baş aşağı götüren çok tesirli iki önemli faktördür Keşke insanlar nefislerinin boşa harcayıp ve heveslerine kaptırıp gönüller yıkmasalar.

''Bu çeşme nasıl çeşme su içecek tası yok

Kırma kimsenin kalbini yapacak ustası yok''

Ne güzel demiş şair değil mi? Gönül kırmak ne kötü gönül yapmak ne zor. Halbuki insanlar kendilerine hoşgörüyü esas alıp insani ilişkilerinde değer yargılarıyla birlikte sulh esasını destur ederek yaşamalıdır. Formül belli ortak dünyada yaşıyoruz ve yaşadığımız ortak dünyada yaşamın bir sınırı var. Yaşadığımız sürece toplumsal şartları zorlamak yerine beraber yaşamanın güzellikleri ile yaşanmalıdır.

Yaşanan kin, nefret ve öfkedir. Niye diye soracak olacaksanız bunu anlamak gerçekten mümkün değil. Hem de; kini, nefreti ve öfkesi olan insanlar bugün karşımıza gönül insanı olarak çıkıyorlarken.

İnsanlık için anlamlı olan ve değeri olan tüm kavramları bu nefret tüccarları kullanmaktadır. Bu tüccarların yaklaşımları yaşamı daraltmakta ve sayıları günümüzde her geçen gün daha da artmaktadır. İnsanlığın en hassas olduğu yere vurgu yaparak insanları birbirinden uzaklaştırmaktadırlar. Yazık ki hem de ne yazık.

Bildiğiniz gibi birçok seyahat yapmaktayım. Dinimizin hak dini olduğunu bilmeme rağmen İslam dininin tüm değerlerini gevur dediğimiz topluluklar en güzel şekilde yaşamaktadırlar. Gidince imreniyorum. Gidince özeniyorum. Çünkü inandığım dinin içinde de, bulunduğum coğrafyanın değerlerinde de kendinden önce karşındaki insanın değerlerini korumak var. Ama ne yazık ki bunu kendi coğrafyamda bulamamaktayız. Birçok zorluklar, birçok acılar, birçok imkansızlıklar, birçok bencillikler, birçok çıkarlar, birçok sahtecilikler, birçok adam kayırmacıkları, birçok tecavüzler, birçok istismarlar, birçok hak yemeler, birçok torpiller, birçok nefretler ve sayabileceğim birçok kirlilikler nedense bu coğrafya da güçlenerek kök salmaya devam etmektedir.

Nedenini herkes bir şeye bağlayabilir. Ancak bir nedeni var ki insan kendisini sevmediği gibi kendisinden korkup başkalarına zarar vermekten çekilmektedir. İşte bu nedenle içinde bulunduğumuz tüm acıları çekiyoruz.

Kini, nefreti ve öfkesi olan insanların yararı olmayacağını öncelikle kabul edelim. Bu insanların toplumsal faydadan da çok uzak olduğunu da algılayalım. Dünyayı, ülkemizi ve yaşadığımız yeri iyileştirecek kişilerin dilinde sevgi varsa ve sevgi konusunda da samimi iseler korkmayın. Çünkü yaşadığımız coğrafyanın on yıllardır özlemi sevgidir.

İnsanoğlu biran önce sevgiyi tekrar keşfetmelidir. Keşfetmek için elinden gelen tüm çabayı göstermekten çekinmemelidir. Neden diye sorarsanız onu da hemen söyleyeyim, yarının sahibi olacak nesillere nefretin yoğunluğunu ve acıların olduğu zamanlar bırakmamak için. İşte o nedenle önce kendinizi sevin ve sonrada karşınızdakini sevin. Tüm bu sevgiler çıkarsız olmasına da dikkat edin. Biz geldik geçiyoruz. Çocuklarınızı düşünün, çocuklarınızı kime ve nasıl bir yaşama emanet edeceksiniz onu düşünün….

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.