Hava Durumu

İstanbullu Gelin kim ? "Beyaz Kelebek Ülkü"

Yazının Giriş Tarihi: 08.07.2017 10:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.07.2017 10:07
Bursa'nın İstanbul'a coğrafi yakınlığı ve kültür benzerliği  ile tarih boyu gizli bir ilişkisi olmuştur. Bursa'dan İstanbul ne kadar harika gözüküyorsa, eminim bir İstanbul'lu için de Bursa o kadar görkemli ve önemlidir.        
                                                                                                                                                         
"İstanbullu Gelin" dizisi bu flört'un altını çizdi. Bende, herkes kadar hikaye'yi merak ettim. Eser Dr. Gülseren Budayıcıoğlu tarafından kalem'e alınmış. Ve Kendi beyanında "Gerçek bir hikayeden uyarlanma" dediği için hemen araştırmaya başladım. Doğma büyüme Bursalı olarak benim bilmem lazım diye düşündüm. Eski Bursa'lıların bildiği hikaye aklıma geldi ve incelemeye başladım.      
                               
Evet 6 mayıs 2017'de gazetem gazete Bursa ve 13 mayıs 2017 Milliyet blogtta açıkladım. Her iki yayın organında ilgi korkunçtu, milliyet blog'da 32.000 okunma. Dr. Gülseren Budayıcıoğlu  hikayesi gerçekten uyarlama dediği hikaye, bence kesinlikle Beyaz Kelebek Ülkü Üst Sarpkan'ın hikayesi. Aslında bence demek hafif kalır.    
                                                                                                                       
   Bursa'da bir İstanbullu Gelin gerçeği var, bu kesinlikle "Beyaz Kelebek Ülkü Üst Sarpkan"ın hikayesi, 1975 yılında Bursa'ya evlenen Ulusal şöhrete sahibi Beyaz Kelebek Ülkü'den başkası yok.Evet Ülkü Hanımefendi'yi buldum, bir iki görüşme sonrası Moda Spor Kulübünde buluştuk. Ben ayağa kalkıp karşılarken hanımefendi "Buyrun İstanbullu Gelin" diye reverans yaptı, sempatik, sevecen, samimi ve komplekslerden uzak ama bir o kadar bilgili ve hayat tecrübesi yüksek bir karaktere sahip, inanın tam bir İstanbul hanımefendisi. Aslı Enver'in oynadığı karakter neyse Ülkü Üst Sarpkan aynı.                                                        
Masal gibi bir yaşam, Balat'ta konakta bir gençlik, beyoğlu'nda iş hayatı, şöhret basamakları, ulusal alanda şöhret, masal gibi bir evlilik ,sade hayat,  çocuklar, sonra eziyetler, zorluklar hak etmediği bir mutsuzluk tablosu.  Ve Bursa'ya veda.                                                                                                                
Benim yazdıklarım az sizi Ülkü hanımla baş başa bırakayım.
  -Haluk Yalçınkaya :  Müziğe nasıl başladınız ? Müzik sevdası nerden geliyor ?  
                                                   
Ülkü Üst Sarpkan : Çocukluğumdan beri elimde mikrofonla hayal ederim,kendimi bildim bileli müziğe, resim'e ilgim çoktur. Büyükler beş yaşındayken aile cemiyetlerinde bana "Hadi ülkü bi şarkı söylesene"derlerdi, sonra elime harçlık verirlerdi. Böylece, beş yaşında şarkı söyleme  başladım,  profesyonel şarkıcı gibi oldum. Küçükken anneme gider."Anneme üzülme şarkıcı olacağım, seni mutlu edeceğim"derdim. O zamanlar hayatımız zordu, çok zordu.
-Haluk Yalçınkaya :  İstanbul'da  geçen çocukluğunuz, aileniz, kısaca  hayatınız nasıl dı ?                                                                                              
Ülkü Üst Sarpkan : Lise'de okumaya başladım ama evde maddi sıkıntı vardı, okulu bırakmak zorunda kaldım, evde maddi sıkıntılar büyümeye başlamıştı.                                                                                    
Annem sonra ikinci evliliğini yaptı. Babam vefat etmişti ve maddi durumumuz kötüydü. Annem 35 yaşında 65 yaşında bir paşazade ile evlenmek zorunda kaldı. Daha doğrusu aile büyükleri öyle uygun görmüş. Annem de evlendi. Balat'ta antik bir konağa taşındık, orda yaşamaya başladık. Üvey babamın boğaz da çok güzel yalısı vardı,  yalıyı'da borçlara karşılık verdi. Bizde bir tek balat'ta antik konak kaldı. Annemin 3 çocuğu, paşa babamın'da üç çocuğu vardı.
-Haluk Yalçınkaya :  Okul hayatınız, Modacılık nasıl başladı  ?        
                                                                           
Ülkü Üst Sarpkan :  Lise'de okumayı bıraktım, anneme "Ben okumayacağım" dedim. Galatasaray'da çok cici bir mağaza (Elmas gelinlik) vardı. Orada çalışmaya başladım. Terzi ve aksesuar, gelinlik firması idi. Çok çalışıyordum, patronum beni çok severdi.Yeni yeni tasarımlar yapardım.  Haluk Yalçınkaya :  Müzik çalışmalarınız nasıl gidiyordu, ders aldınız mı ?                                                                                                             Ülkü Üst Sarpkan :  Tabii ben müziği bırakmıyorum. Aksaray'da Rumeli Türkleri Derneğine başladım, hem çalışıyorum, hem musiki çalışıyorum. İlk hocam Arif Sami Toker'di. Bana özel eğitim verirdi, sonra Rüştü Eriç geldi.İkisi de müzik hayatıma renk katan hocalarımdır. 
-Haluk Yalçınkaya :  Kabataş erkek lisesi mezunu beş erkek ve bir kadın'ın  kurduğu grup o sırada Türkiye fırtınalar estiriyordu, hayatınıza nasıl girdiler, siz "Beyaz Kelebekleri ilk nerde gördünüz?                              
                                                                             
Ülkü Üst Sarpkan :  O günlerde "GAR GAZİNOSU" vardı, dayım ülkü kızım gel seni gar gazinosuna götüreyim dedi. Tabi sevindim, çok heyecanlandım,gittik. Sahneye Nurhan Damcıoğlu, Müjdat Gezen çıktı, hepsi çok gençler cıvıl cıvıllar. Sonra sahneye beyaz elbiseli papyonlu birileri çıktı, İlk defa görüyorum."Beyaz Kelebekler"i ilk görüşüm oldu, inanın içimden geçti "keşke o kızın yerinde olsam" o hafta işyerinde her gün aynı muhabbet. Arkadaşlarıma her gün anlatıyorum.

-Haluk Yalçınkaya :  Beyaz Kelebekler grubuna nasıl dahil oldunuz ?      
                                                                                                     
Ülkü Üst Sarpkan :  Bir gün işyerime biri girdi içeri beni sordu, "Evet benim" dedim. Takım elbiseli şık bir adam bana "Beyaz Kelebeklerin" solisti olurmusun? dedi. Ben "hemen tamam dedim. Hastaya ilaç sorulur mu."Seçmeler varmış, hafta sonu seçmelere çağırdı. Hafta sonunu heyecanla, seçmelere gitmeyi bekledim.  Hafta sonu geldiler, iş yerinden aldılar, meğer aynı hocadan ders alıyormuşuz, ben  bilmiyordu,benim gitmediğim günler onlar geliyormuş, hocam da Halit Ergenç in babası Sayit Ergenç.O tavsiye etmiş beni. Nasıl severdi beni."Büyük yıldız olacaksın, buraya yazıyorum"derdi, Allah rahmet eylesin. Taksim de bir kulübte buluştuk. O güne kadar bir çok solist denemişler olmamış. Serpil Barlas ve başka adını hatırlayamadığım ünlüleri denemişler sesleri uymamış.En son bana sıra gelmiş, kulübe girdim mikrofonu elime aldım, dizlerim titriyor. Bir köşedede Orhan Gencebay oturuyor. O zaman bağlama çalıyor. Suat Sayının "Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar" şarkısını seslendirdim. Güzelce okudum.Ordan Orhan Gencebay zafer işareti yaptı. Artık her gece gar gazinosunda şarkı söylüyordum. Her gece önce Azize Gencebay (Orhan Gencebay'ın ilk eşi) çıkar ardından beni takdim eder, seyirciye tanıtır sahneye çıkardım. İlk günler işi bırakmadım hem galatasay'da terziye devam, her gece gar gazinosu bir kaç hafta böyle çalıştım. O zamanlar, onbeş günlük ücretimi bir gecede alıyordum. Her şey çok güzel gidiyordu.
-Haluk Yalçınkaya :  Hafta Sonu gazetesinin ses yarışmasında dereceniz var, bundan bahseder misiniz?                                                                                                                                                                                                
Ülkü Üst Sarpkan :  Bu arada Haftasonu gazetesinin ses yarışmasına katıldım. Birinci Gönül Akdikmen oldu.Ben de dereceye girdim. Ama biraz adam kayırma oldu, ama ben beyaz kelebek oldum. O zaman'ın "O ses Türkiye" yarışması idi, gazeteler tv'ler yarışmadan bahseder di. Haluk Yalçınkaya :  Beyaz Kelebekler korkunç bir kaza geçirdi, bundan bahseder misiniz?                                                                                                              Ülkü Üst Sarpkan :  19 Ocak 1970'da maksim gazinosundan çıkıp, Adapazarına giderken  o korkunç kazamız oldu. O gece önden bir araba gidiyordu, biz arkada diğer araba ile giderken benzin almaya istasyona girdik, sonra onlara yetişelim derken, bastık gaza hava yağmurlu idi rampa çıkarken karşımıza kamyon geldi farları gözümüzü aldı. Şöfor bey, frene bastı yerler ıslak olunca araba  kaydı kendi etrafında araba döndü kamyona çarptı, döndü kamyona çarptı, o çarpma sırasında 3 arkadaşım öldü, isimleri Altan Eke, Behzat Kutlu, Rıfat Eke rahmetle anıyorum dostlarımı.Kazadan sonra arabanın başına  gelenler beni arabadan çıkardı, çıktıktan sonra araba yanmaya başladı çıkmasaydım, arabada canlı canlı yanacaktım. Çok üzgündük, mekanları cennet olsun.
-Haluk Yalçınkaya :  Nasıl İstanbullu Gelin oldunuz ?                                                                                                              

Ülkü Üst Sarpkan :  Turneler de sahnelere çıkarken, Ali Sarpkan'la tanıştım.Hep ön sırada oturur,beni dinlerdi. İstanbul da çalıştığım yerlere geldi, çiçekler getirirdi, çok ısrar etti. Bende üniversite mezunu, Bursalı eşrafından, terbiyeli diye kabul ettim. Çok yakışıklı, terbiyeli bir çocuktu.Aslında, ilk gördüğümde etkilenmiştim.Ama belli etmedim. Beş sene görüştük, Hep peşimde idi. Bana " Seni seviyorum, sen olmasan başka kimse ile evlenemem, senin şu gülüşün beni esir aldı, sana deliler gibi aşığım tek şartım sahneyi bırakmam" derdi. Bostancı da Derya Gazinosu vardı, orda çalışıyordum. Orda evlendik. Beyoğlunda "Elmas Mağazasından gelinliğim, özel dikildi. Beyaz Kelebekler ordaydı. Tüm Bursa eşrafının katıldığı muhteşem bir düğün oldu. Masal gibi bir düğün'dü, sanki yıldızlar üstünde yürüyordum. Meğer ölüm fermanımı imzalamışım, benim dramım başladı. 
-Haluk Yalçınkaya :  Evlenmeseydiniz Beyaz Kelebekler'de ya da nasıl bir müzik kariyeriniz olurdu?                                                                                                              
Ülkü Üst Sarpkan :  Evlenmeseydim durumum iyi mi olurdu ? Bilemem. Beyaz Kelebekler grubundayken O zamanın ünlü gazinocular kralı beni çağırdı. Kızım sana yazık oluyor, burda ayran fiyatına gidiyorsun. Seni Gönül Yazar yapacağım dedi, sende o hava var, görüntün, sesin güzel dedi. Tek şartım o delikanlıyı bırakacaksın."Yok dedim beyefendi.evleneceğim seviyorum" dedim sonra anladım ki beni dostu yapacaktı. Bir içki getirdiler korktum, (acaba içinde ne var dedim) içmem dedim. O beyefendi, içinde bir şey  yok dedi "içmem" dedim korkmuştum,  içmedim. Sonra beni kapıda uğurlarken "Hadi güle güle mutfak faresi ol" dedi. Sonra Gönül Akkor'un menejeri ve eski kocası Hayri Küçük vardı. Peşime takıldı,beni buldu, taksimde beni yakaladı yaşlı bir adamdı, ben 19 yaşında bir kızım gel seni Gönül Akkor yapacağım. Ben evleniyorum evleneceğim dedim. Evlendim. O zaman son Albümü kaydediyorum Ahmet Özhan'a "Ahmet ben gidiyorum,buraları sizin olsun" dedim, o da bana "Ülkü ne yapıyorsun,daha sanat hayatın var, Sen sahne tozu yuttun çok özlersin " dedi. dinlemedim."Keşke dinleseydim.
-Haluk Yalçınkaya :  Kelebek Moda evi fikri nasıl oluştu ?                                                                                                              

Ülkü Üst Sarpkan :  Kayın validem, nişan takılacağı zaman gündelik kıyafeti ile nişan yaptı, saçı başı dağınık, nişan yaptık. Ben döndüm "Anneciğim üzülmeyin, hiç umduğunuz gibi değil,sizi hiç üzmeyeceğim." Kayınvalidem önce kabul etmedi, hastanelik oldu, hastane de yattı, ama sonra çok sevdi, prensip sahibi bir kadındı. Kayınpederim bana en çok destek olan kişidir. Bir eltim vardı çok zor bir kadındı, her şeyi karıştırırdı. Aileyi en çok o üzdü ama anlatmıyayım, sonuçta çocuklarımın ailesi.  Dört erkek kardeşlerdi, sürekli bir çekişme vardı. Ailede, kayınpederimin sözü geçerdi, sonra büyük abinin, herkes evlenince yollar ayrıldı. Fabrikaları da yediler, evde huzursuzluk vardı. Benim ki babasına çekeceğine, amcasına çekmiş. Eğlence hayatı eve ilgisizlik, çocuklara ilgisizlik. Ben depresyone girdim. Çocuklar hala derler. Annemiz bizi büyüttü.
-Haluk Yalçınkaya :  İstanbullu Gelin'in Bursa hayatı nasıl geçti ?                                                                                                              

Ülkü Üst Sarpkan :  Evlendim, Bursa setbaşında aile apartmanında, kayınpederim çok lüks bir apartman yaptırmış. Çok güzeldi,kocamı çok seviyordum aşıktım, o da beni seviyordu aşıktık birbirimize masal gibi bir aşktı,ama evlendiğimde kayın validem hastanelik oldu, kriz geçirdi daha sonra beni çok sevdi. Teknemiz vardı, çok gezerdik. Eşim çalışmayı sevmezdi,hep babasının parasını yerdi.haftada 2 gün işe gider,2 gün dağa avcılığa gider hiç çalışmazdı, hayatında hiç çalışmadı. Tüm kızlara sesleniyorum  "-sakın olaki zengindir yakışıklı diye bakmasınlar, önemli olan sadakatli, dürüst çalışkan olsun yani baba parasına güvenen adamdan hayır gelmez." Ben isterdim ki babasının parasına güvenmesin, bir kariyer yapsın.Kendine ait bir başarısı olmalı bir şeyler yapmalı. Babası sonuçta koca fabrikayı bıraktı onlara ama hepsini yediler, batırdılar, evde de sorunlarımız vardı, hep uludağ'a ava giderdi ya da ben öyle biliyorum,ben yalnız kalırdım.
-Haluk Yalçınkaya :  Ali Sarpkan'ın iş hayatı nasıl gidiyordu ?                                                                                                              

Ülkü Üst Sarpkan :  Kardeşleri ile işi büyütücez dediler. Banker kastelliden kredi çektiler. O sırada 12 eylül 1980 darbesi geldi, herşey gitti zaten yapamayacaklardı. O zamanlar  kızım 2 yaşında, oğlan 5 yaşında. Çok zor günler başladı. Sonra fabrikayı satmak zorunda kaldılar, borçları ödemek zorunda kaldık, ceketini aldı çıktı. Sonra çalışma hayatı bana ters derdi,hayatında hiç çalışmadı. İş bana düştü.Bende madem sen çalışmıyorsun, ben sahnelere döneyim dedim.Onu da kabul etmedi sen şöhret olursun beni bırakırsın dedi. Izdarap dolu hayat başladı evde terzilik yapmaya başladım. 
-Haluk Yalçınkaya :  Kelebek Moda evi fikri nasıl oluştu ?        
                                                                                                   
Ülkü Üst Sarpkan :  Kayın pederim sana dükkan açalım kızım, gelinlikleri diker satarsın. dedi. Bursa da Btso ile cumhuriyet cad. aralığında bir dükkan açtı. Kumaşlar ve makineler aldı. "Kelebek Moda evi"ni açtım. Müşterilerim çok seçkin di, Bursa eşrafından herkes gelmeye başladı. Para kazanmaya başladım. Arada derneklerde şarkılar söylüyorum. Yavaş yavaş izin vermeye başladı. "Kadınlar günü, Anneler günü" toplantılarda şarkılar söylüyorum. Çok mutlu oluyorum. İzin almıştım artık, ekstralara gitmeye başladım. Artık evde sözüm geçmeye başladı. O hep ava giderdi, balıkçılk yaptı ama gene çalışmadı, evde kavgalar gürültüler devam ediyor.
-Haluk Yalçınkaya :  Ali bey hala çalışmıyor mu ?  Masal devam ediyor mu?      

Ülkü Üst Sarpkan
:  1998 yılında kayınpederim çekirge de 2 blok apartman yaptı, ordaki eve taşındık, ama gene çalışmadı. Kayınpederim ordan bir ev hediye etti. Sonra o evde ben çalışırken onun herşeyini karşılıyordum. O hala çalışmıyordu, ama ben seviyordum, onu her türlü kabul etmiştim. Ama orda kendini iyice alkole verdi kendini,ben ona saz çalıyor, içki masası düzenliyordum.O gün korkunç bir şey öğrendim. Bir de ne öğreneyim beni aldattığını üzülerek haberdar oldum, yıkılmıştım. Tabi tüm kirli çamaşırlarını öğrendim. Beni kimlerle aldatmış. Kıza dedim 2 çocuklu adamdan ne bekliyorsun.
-Haluk Yalçınkaya :  Kelebek Moda evinde işler nasıl ?                                                                                        

Ülkü Üst Sarpkan :  O sırada emekliliğim gelmişti. 15 sene "Kelebek Moda evini" çalıştıtdım ve aşkıma baktım.Birde baktım beni aldatıyor.Benim de emekliliğim geldi o sırada Modaevini kapattım.
-Haluk Yalçınkaya :  İstanbullu gelin, neden istanbulla gitti ?                                                                                        

Ülkü Üst Sarpkan :  2010 yılında annem rahatsızlandı, ona bakmaya istanbula gittim. 2000 yılında evi ayırdım. Çünkü evde şiddet vardı,  çocuklar kristalleri kaçırıyordu. Çocuklar anne niye daha önce ayrılmadın?  dediler.Bende "Seviyorum, hem de çocuklar bende parçalanmış bir ailenin çocuğuyum, size onu yaşatmak istemedim" dedim. Boşanmış ailenin çocukları genellikle sorunlu bir hayat geçiriyorlar.
-Haluk Yalçınkaya :  İstanbullu gelin şu anda neler yapıyor ?                                                                                        

Ülkü Üst Sarpkan :  Çocuklarımın ikiside evlendi. Oğlan cafe işletiyor çok mutlu, kızda mutlu bir evliliği var. İkiside İstanbul'da yaşıyorlar.2000 yılından beri Ali beyle ayrı yaşıyoruz. Ama resmi bir boşanma olmadı. Otobüse binerdik elimi bırakmazdı.Çok severdim, yanımda kızlara kaş göz işareti yapardı, görmezden gelirdim. İlk erkeğim oydu, son erkeğim de o oldu. Ama eminim o neler yapmıştır.Artık istanbullu gelin kimseyi istemiyor. Ara sıra neşeleniyor, ara sıra üzülüyorum. Artık mantığımı kullanıyorum, artık üzelmek isteriyorum. Şimdi erkek kardeşimle İstanbul'da yaşıyoruz. Ali bey de hasta kalb ameliyatı oldu. Doktorlar sekiz, on sene ömür biçmişler, geçmiş olsun. Çocuklarla haber yollamış, anneniz gelsin beraber yaşayalım. Ama ben istemiyorum affetmiyorum, kızım afetmiyor, oğlana tekne hediye etmiş onların arası iyi. Ama kalbim çok kırık İstanbullu gelin artık Bursa da değil evinde İstanbul'da  Evet, Teşekkür Ederim. İstanbullu gelin, bu güzel sohbet için, yaşanmışlıklarınızı benimle, bizimle paylaştığınız için.                                                  

Benim burdan anladığım sevginizin peşinden gidin, ama hayatınızı harcayacağınız kişiye çok dikkat edin, o da sevgisine sahip çıksın.İyi Seyirler.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.