Zor günlerin üzerine daha zor günler eklenmekte. Sokağa çıkma yasağı yerine ilk önce 65 yaş üstü sokağı çıkmasın, sonra 20 yaş altı sokağa çıkmasın istendi. Çıkanlara da ceza kesildi. Şimdide apartman olarak, mahalle olarak ve ilçe olarak karantinalar eklendi.  Devamında maske satılmayacak dendi ve e-devlet üzerinden maske dağıtılmak üzere başvurular alındı. Sokağa çıkmak zorunda olan işçilere başta olmak kaydıyla sokağa çıkmaya ihtiyacı olan herkese maske takma zorunluğu getirildi. Şimdi sokaklarda maskeli insanların dolaştığı görülmekte. Belirttiğim sadece sokağa çıkmayla ilgili durum.

Zor günler diyorum çünkü virüse karşı alınabilecek çok bir tedbir yok. Çünkü virüsü hala tam bilmiyoruz. Ancak ilan edilen pandemiye karşı yapılabilecek çok şey var. Pandami değince sadece salgına karşı yani virüse karşı olarak algılanmaktadır. Ancak;

Ekonomik,

Üretim,

Tasarruf,

Tüketim,

Sosyal,

Kültürel,

ARGE,

İlkesel,

Alışkanlıklar,

Şehircilik,

Güvenlik,

Demokratik,

Hukuksal,

Anayasal,

Yani yapılacak iyileştirmelerin bazıları saydığım gibi. Pandemi sadece tıbbi alanda yapılacak iyileştirme değildir. Eğer “biz bize yeteriz” diyorsak, yetmeliyiz. Birbirimizden ne eksiğimiz ne farklılığımız olmalıdır. Pandemiyi tam bu şekilde algılamalıyız.

Geçtiğimiz günlerde güçlü olmak ne demek olduğuna ilişkin bir köşe yazısı yazıp paylaşmıştım. İşte güçlü olabilmenin kaidesi ise ilkeli davranışları hayat biçimine dönüştürmekten geçmektedir. 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hem ilkeli hem de güçlü olmak zorundadır. Zorundadır çünkü geçmişten aldığı mirastan dolayı, güçlü olmalıdır çünkü yaşadığı coğrafyaya borcu vardır ve güçlü olmalıdır çünkü geçmişten aldığı mirası gelecek nesillere eksiksiz taşımalıdır.

Pandemi ile öğrenilecek birçok şeyin olduğunu aşağı yukarı toplumun büyük bir kısmı öğrenmeye başladı. Egoları olanlar niçin neden ego derken, hırsları olanlarda, ellerindekinin kıymetini öğrenmeye başladı.

Ama bilinmesi gereken bazı şeyler var ki onlarda yaşamın güvenliği güvenliği, insanlığın sağlığı ve toplumsal huzurun önemi. Dolayısıyla birbirimizden sorumluyuz. Sorumlulukları yerine getirmek insanlıktır. 

Hayat herkese adil olmadığı birçok kesimce dillendirilir. Aslında hayatın dengesini bozan insandır. İnsan adil değilse zaten hayatta adil yaşam görmek ya da hayattan adillik beklemek yanlıştır. Pandemi ile insanlık üçüncü dünya savaşında birçok şey kaybedeceği gibi kalanlarıylada birçok kazanacağını göreceğiz. Ancak hayatın dengesini bozanlar olursa nice birçok savaşın içinde insanoğlu yeni nice savaşlar verecektir.

Sadece Türk vatandaşı olarak ya da sadece Müslüman insanlar olarak ne haklıyız nede haksızız. Dünyayı paylaşıyorsak birçok doğru vardır ve o doğruları yerine getirmek her milletin ve her inananın doğrudan sorumluluğundadır. 

Dediğim gibi öğrenilecek çok şey var. O nedenle çevremize bakıp, çevremize kulak vermeliyiz. Sonrada doğruları ortaya koyup, doğruları uygulama mücadelesinde olmalıyız. Birlikte yaşamak sadece böyle mümkün olacaktır.