Hava Durumu

Politik adımlar

Yazının Giriş Tarihi: 29.06.2016 18:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.06.2016 18:11

Türkiye’nin genel olarak Ortadoğu için özel ve uzun vadeli bir politikası olmamakla birlikte mevcut politikasını üç temel yaklaşım üzerine yapılandırdığı görülmektedir.

Birinci yaklaşım, bölgeden kaynaklanan tehdit veya risk faktörlerine karşı milli güvenlik ihtiyaçlarımızın karşılanması olup, Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçlarına yönelik Ortadoğu politikalarının hedefleri; bölücü terör örgütüne bölge ülkelerinden sağlanan desteğin durdurulması, kitle imha silahlarının bölge genelinde kontrolünün sağlanması, laik devlet düzenini yıkmayı hedef alan dini rejim yayılmacılığının önlenmesi, komşularımızın toprak bütünlüklerinin korunarak bölgede bağımsız bir Kürt devleti oluşumunun engellenmesi, sınır aşan sularla ilgili düzenlemelerin kendi hak ve menfaatlerine uygun bir şekilde yapılması, bölgedeki Türk azınlıkların haklarının korunması, komşu ülkelerin Türkiye üzerindeki yayılmacı emellerinden vazgeçirilmesi ve Türkiye aleyhine ittifak oluşturmalarının önlenmesidir.

İkincisi, genel anlamda bölgede barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunulmasıdır. Ortadoğu'da barış ve istikrarın sağlanarak bölgede işbirliği ortamının tesisine yönelik ise; Ortadoğu barış sürecinin Filistinlilerin kabul edebileceği bir anlaşma ile sonuçlanması üzerinedir. Türkiye, Körfez krizinin patlak vermesiyle, Birleşmiş Milletler kararlarını uygulayan ilk ülke olmuş, Batı dünyasının güvenilir bir müttefiki olduğunu göstermiştir. Ancak komşularımıza ve Akdenize kıyısı olan ülkelere uygulanan demokratik ve ekonomik yaptırımlar nedeniyle de ekonomisi en çok zarara uğrayan ülke Türkiye olmuştur.

Üçüncüsü, bölge ülkeleri ile karşılıklı ticaretin arttırılmasıdır. Ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesinin siyasi ilişkileri de olumlu etkileyeceğine inanan Türkiye,  Körfez Krizinde sınırına yığılan yüz binlerce kişinin beslenmesi ve barındırılması bir insanlık görevi olmakla birlikte büyük bir ekonomik yük getiren bu hususu yerine getirmiştir. Bugün ise öncelikle batı ile iyi ilişkiler içerisinde olan bölge ülkeleri ile ve müteakiben bölge ülkelerinin tamamı ile karşılıklı ticaretin geliştirilmesine çalışmaktadır. Bölgede genel bir barış anlamı tesis edildiğinde, yani savaştan çıkmış Irak, Lübnan ve Filistin bölgelerinin yeniden inşası Türk ekonomisine yeni fırsatlar açacaktır.

Bölgedeki istikrarsızlık, Türkiye’nin Arap ülkelerine karşı devamlı bir yakınlaşma içinde olmasını pek mümkün kılmamıştır. Bir taraftan Arap ülkelerinin iç istikrarsızlıkları ve bu ülkelerin birbirleriyle ve her birinin teker teker İsrail’le ilişkileri, Ortadoğu’da güçlü bir istikrarsızlık unsuru yaratmaktadır. Bu durumda Türkiye’nin Arap ülkeleriyle gerçek ve sürekli bir yakınlaşma içinde olması son derece güçtür. Ortadoğu’nun bu istikrarsız görünüşü yüzünden, Türkiye’nin Arap ülkelerine karşı izlediği yakınlaşma politikası daha ziyade günlük gelişmeler karşısında, tepki toplamayacak tutum ve davranışlar şeklinde belirmiştir.

Böylesine önemli ve geniş bir coğrafyada, Türkiye, etkinliğini ve belirleyici rolünü önümüzdeki yüzyılda da devam ettirmek zorunluluğundadır. Ortadoğu’da barış ve istikrar sağlanmadıkça, bölge ülkelerinin birbirleriyle ve diğer dünya ülkeleriyle birbirine kenetlenmesi mümkün değildir. Türkiye Ortadoğu’da aktif bir politika izlediği takdirde ihtilafları söndürme inisiyatiflerine katkısı yüksek olacaktır. Her ne maksatla olursa olsun Ortadoğu’da ele alınmak istenecek bir inisiyatifte dil, din, tarih ve kültür bağı bakımından hiçbir ülke Türkiye kadar avantaja sahip değildir.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.