Bugün böyle bir köşe yazmamın nedeni; dün sabah KALDER-BUSİAD işbirliği ile planlanan 2017 Mükemmellik Ödüllerine ilişkin basın toplantısına katılmış olmamdır. Yapılan çalışma ile kurum ve kuruluşlar kendilerini, kendileriyle yarıştırarak en iyi olmaya çalışmak. Ödüllerin verilme kriterinin en başında ise yerelinden uluslararası alanlara kadar yarışmaya girecek yapıların sektörünün içinde büyüme parametrelerinin kullanım şekli ve sürdürülebilirliğini sağlamış olması çerçevesinde yapılacak değerlendirmeler ışığında ödüllendirilecektir.

İlimizde kalite konusu konuşuluyor olması gerçekten çok güzel. Umarım ki kalite ödüllerinden daha öte kalite kavramı hayatımızın tamamını çevreler.

Kaliteli yaşamak için bazı değerlere haiz olmak gerekir. Bu değerlere yalnız kendimizin sahip olması kaliteli yaşayacağımızın anlamına asla gelmez. Bu değerlere yaşadığımız toplumun büyük bir kısmın da sahip olması ve o değerler çerçevesinden hareket etmesiyle mümkün olacağını unutmamak gerekir.

Tabi soracaksınız ki kaliteli yaşamak ne anlama geliyor. Hukuk, adalet, sağlık, eğitim, istihdam, kültür-sanat, spor gibi yani vatandaşlık hizmetlerinden adil olarak yararlanıldığı bir sisteme kaliteli yaşam demek gerekir. Yazımı da bu çerçeveden bakarak değerlendirmek gerekir.

 Kaliteli yaşam dediğim gibi sadece bir grubun ya da bir kişinin yalnızca yaşayacağı bir şey olmadığını gördüğümüz bir zaman dilimindeyiz. Dünyanın ve ülkemizin bir tarafında acılar, dertler ve sıkıntılar varken diğer tarafında kaliteli yaşamdan asla söz edilemez. Çünkü oralardaki acılar ve sıkıntılar tolumun tamamına etki eder ve herkesi yaşamın gerisine çekmez mi?

Bugün bilinmeli ki kaliteli bir çevrede yaşayamamamızın nedeni; toplum olarak eşit, adaletli ve doğru paylaşamadığımız içindir.

Gerçi kanaat önderlerimiz herkesin o kaliteli yaşamda yaşamasını istiyor mu o da ayrı bir soru?

Toplumun tüm bireyleri şapkasını önüne koysun. Kendisinin yaşamına ve çevresindeki yaşamlara baksın. Daha iyi nasıl yaşanması gerekiyorsa elin taşın altına koyarak çalışmaya başlasın. Eğer bireyler çalıştığı işte kaliteli sonuçlar elde ederse, karşısındakinden de onu bekler. Dolayısıyla bu durum devlet yönetimine kadar herkese dağılır.

Ben açıkçası kendi coğrafyamda kaliteli yaşama sürebilecek tüm altyapının ve imkânların olduğuna inanmaktayım. Bizim bunlara rağmen yaşamımızın bu denli kötü olmasının nedeni ise imkanları ve altyapıyı doğru kullanamıyor olmamızdandır. Ne denetleme var nede sürdürülebilirliklere dikkat ediyoruz. Herkes kendi borusunu ötürdüğü bir sistemin içindeyiz. İşte bu nedenle ki toplumun tamamı kalitesiz bir yaşamın içinde. Yaşamı şahane olduğunu sanan kişiler ise kendilerini hem zamanın nimetlerinden soyutlamış, hem de paylaşım duygusunu tamamen yitirmiş olanlardır. İyileştirme adına hiç bir şey yapamayacak kadar basiretleri bağlanmış kişilerdir. Hele birde elindeki imkanları iyileştirmeye kullananlar var ki onlar işte cennetlik. Gördüğüm nice bu şekilde şahane insan var yeryüzünde. Hem zamanı iyi değerlendiriyor, hem de paylaşmayı bildiği için sağlıklı ve sürekli mutlu olduklarını görüyorum.

Şimdi işte yapılması gereken tek şey topyekun kalite kavramını hayatımıza geçirmeliyiz. İşimizde, yaşamımızda, ilişkilerimizde her şeyde kalite kavramının değerleri yer almasını sağlamalıyız. İyi bir başlangıç yapmak istiyorsak işte ilk adım bu.