Hava Durumu

AB’nin çifte standardı

Yazının Giriş Tarihi: 27.03.2017 15:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.03.2017 15:55

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler bir türlü normal seyrine dönemedi. Dönmüyor. Çünkü, AB, Türkiye’yi pek çok konuda istemiyor. Sonra da “yetersizsiniz” diye iftiralarla bizleri oyalıyor.

Son yaşadığımız olaylara bakalım. Bu konuyla ilgili olarak dünyaca ünlü BBC kanalında yayınlanan haberlere göre, AB üyesi ülkelerin bazıları Türkiye’nin güçlü olmasından korkuyorlar. Zaten, bizlerde aynı konuyu düşünüyoruz. Türkiye’nin güçlü olması demek, AB üyesi ülkelerin sömürge anlayışının belki de sonunu getirecek.

Türkiye karşıtı söylemin ve şovenizmin İngiliz (ve Batılı) siyasetçilerin söyleminde bu kadar kolay yer bulması ve Türkiye’nin Avrupa’nın şamar oğlanı gibi görülmesi ne acı.

Bu açıdan bakıldığında, milyonlarca İngiliz’in (ve diğer Avrupalıların) her yıl Türkiye’ye gidip Türkiye’nin misafirperverliğinin keyfini çıkarmaları da dikkat çekici bir durum. Bakın, sahil beldelerine, tatil beldelerimize gelenlerin pek çoğu Avrupalı turistlerimiz. Sorulduğunda, hayatlarından son derece memnunlar, Türkiye’de olmaktan mutlular.

Bu kişiler Türkiye’nin sadık bir NATO üyesi olarak 50 yıldan uzun bir süre boyunca Avrupa'yı komünizm tehdidine karşı askerliğini yaparak koruduğunu da unutmuş durumdalar.

Türkiye ayrıca, Orta Doğu’dan yükselen terörist tehdide ve istikrarsızlığa karşı da Avrupa’yı koruyan en önemli ülkelerden birisidir. Mülteci konusunda bile Türkiye savaş tehdidine karşı başka ülkelerin halkını kendi topraklarında, kendi ülkesinde koruma altına almış belki de tek ülkedir.

Türkiye’ye Avrupa Birliği üyeliği görüşmelerini açmış ve Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini karşılaması, demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü ve ekonomik reformlar konusunda ilerleme kaydetmesi gerektiğini söylemiş olabiliriz.

Ancak,  bu süreci on yıllar sürmesi beklenen uzun vadeli bir süreç olarak gördük.

Üyeliği yolundaki Türkiye 2006-2011 döneminde Avrupa Birliği ile ilgili birçok reform gerçekleştirdi.

 2011 yılında, Türkiye’nin AB üyeliği kriterlerini yerine getirme ihtimalinin 10 yıl ya da daha uzun bir süre alacağı öngörülüyordu.

Herkes Türkiye’nin AB üyeliğinin bir dizi sosyal-ekonomik ve kültürel etkene bağlı olarak oldukça zor olduğunu kabul ediyordu.

AB üyesi ülkelerin veto hakkı olacağına karar verilmişti. Fransa’nın o dönem cumhurbaşkanı Jacques Chirac, “Fransa halkı Türkiye’nin üyeliğine karar verecek” demişti.

Ama bunun nedeni, Fransız halkının Türkiye’yi reddetme ihtimali değil, Türk halkının AB üyelik süreci boyunca kaydettikleri yüksek büyüme oranları sonunda, egemenliklerini gittikçe daha işlevsiz hale gelen bir bürokrasiyle paylaşmak istemeyebilecekleriydi.

Türkiye’deki reform ve kalkınmaya önemli bir etkisi vardı. 2006-2013 arasında Türkiye Gayri Safi Milli Hasılasının ikiye katlanmasında kilit öneme sahip bir ülke konumuna geldi. Bu rakamlar ve ortaya çıkan sonuç AB’yi yine korkuttu. Zaten iplerin kopmaya başladığı zamanlarda 2011 senesi oldu. .

Bu Türkiye’ye, yabancı yatırımcılara ve tatillerini Türkiye’de geçiren bazı İngiliz ve Avrupalıların oldukça yararına olmuştu. Şimdi AB üyeleri, vatandaşlarına “Türkiye’de terör var, gitmeyin” diyorlar.

Bu noktadan itibaren Recep Tayyip Erdoğan yönetimi Batıcı reform çabasından geri çekilip, ilerleme için Orta Doğu, Afrika ve Asya’ya yönünü çevirmeye başladığı konuşmaları AB’yi iyice çileden çıkaran etkenler arasında sayılıyor.

Polonya, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkeler, 1994 yılında Kopenhag Anlaşmasını imzaladıktan 10 - 15 yıl sonra büyük atılımlar sergileyebildiler. Türkiye de benzer bir dönüşümü sergileyebilir.

Ancak, bunun için Türkiye AB’ye gerçek bir üyelik gibi bir belde ve söz verilmesini istiyor. Yani, “ben bunları yaptım. Siz, bunları istediniz. Vakit tamam..” demek için bekliyor Türkiye.

David Cameron AB üyeliğine devam kampanyasını ve kendi siyasi kariyerini savunmak için Türkiye’nin 3000 yılından önce AB üyesi olmasının pek ihtimal dahilinde olmadığını ifade ediyor. Bu durum, Türkiye’nin moralini bozuyor.

Bu AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda ciddi olmadığı, oyalama ve bekletme taktiklerine devam ettiğini ve bu konudaki açıklamalarının samimi olmadığını düşüncesini destekliyor.

 Zaten, Hollanda, Almanya, Avusturya ve Norveç’teki Türkiye aleyhtarı gösteri ve uygulanan dikta diretmeleri de bunun işareti.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.