Her işimizi hallettik, işsizliği çözdük, ekonomiyi rayına oturttuk, insanların geçim şartları düzeldi, refah oranı arttı, eğitime gerekli önemi vererek ülkemize yaraşır Milli Eğitim Politikası haline getirdik, sağlık alanında ülkemizin en ücra köşesine kadar insana yakışır sağlık hizmetlerini götürdük, dış borçlarımızı ödedik, iç borcumuzu sıfırladık, çalışanımızın yüzde doksanı aldığı maaşla gayet rahat geçinebiliyor, yüksek öğrenim de yüksek oranda ki harç sorunlarını hallettik, üniversite okuyan öğrencilerimizin gelecekten her hangi bir kaygısı yok, ülkemizde suç oranı düşürüldü, sağlam işleyen adalet sistemiyle suçlular gecikmeden hak ettiği cezaları alıyorlar, katiller, tecavüzcüler, teröristler, bölücüler meydanlarda eskisi gibi cirit atamıyorlar, çeteler, soyguncular, rantçılar ülkemde sağlanan adalet düzeniyle nefes alamaz duruma geldiler, artık yetersiz beslenme sonucu bebeklerde ölmüyor, demokrasi alanında da dünyanın sayılı ülkesi haline de geldik…

Artık hiçbir sorunumuz olmadığına göre, halkımızda geleceğe umutla baktığına göre, gençlerimizde gelecek kaygısı olmadığına göre rahatız sanki…

Günümüzde ki demokrasi söylemleri tam anlamıyla sözde kaldığı gibi ülkemizde ki demokrasi anlayışında da çifte standart uygulaması vardır, kimileri yaptığı protestolardan dolayı ihya edilerek nasibini alırken, kimilerinin de başına neler geleceği belli olmamaktadır.

Gençleri korumak amacıyla alkole yasak ve sınırlamalar getirenler ne hikmetse silah alma ruhsatını 25 çıkartılmaya çalışırken birileri de yaşı 18’e düşürmeyi amaçlıyorlar.

Tükettiğimiz temel gıdalara, akaryakıta sürekli zamlar yapılırken enflasyonun çeşitli yöntemler kullanarak düşük çıkarılması ve çalışanların ücretlerine enflasyon oranında artış yapılarak reel büyümeden refah payı verilmemesi sağlanıyor.

Tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye’de tarımı bitirdiğimiz gibi, hayvancılığı da bitirdik. Kırmızı et üretiminde öyle bir noktaya geldik ki kendine fazlasıyla yeten ve dışarıya hayvan ihracatı yapan Türkiye şimdi dışarıdan hayvan almaya başlamıştır.

‘’En iyi kişi kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır”. Demiş, Mustafa Kemal Atatürk

Evet, bizim bugün gündemiz asla ve asla müftünün nikah kıyması, yerel yöneticilerin istifası değildir. Bizim gündemiz bellidir. Gündemi takip etmeli ve sorunların çözümü için adımlar atmak gerekmektedir. Bunun içinse başlamamız gereken yer ise kendimizdir.

Öncelikle nefsimizi tanımalıyız. Nefsimiz bazen düşmanımız olduğunu görmeliyiz. Ülke idare etmek çok kutsal ve çok zordur. Vebali ve sorumlukları ağırdır. Bunu çok iyi bilip o koltuklarda oturmak gerekir.

Ülke yöneticilerimiz net kararlar almalıdır. Eğer kılıç kalktıysa o kılıcı indirmesini bilmelidir. Geri adım artacak bir yer olmadığını görmelidir. Tabi o kılıç zarar vermek için değil yaşatmak için, refah için kalkmalıdır. Eğer devlet yetkililerimiz görevleri yerine başka işler ile uğraşır ya da sadece bekleyişe geçmişler ise işler her zamankinden daha da kötü olacağının habercisidir. Bugün çok kez karşılaştığımız gibi dedikodu alır başını gider bu da bize dost değil düşman kazandırır. Düşman ise hem bizi hem de kendini yok eder.

Artık durulalım düşmana ihtiyacımız yok artık iş yapmaya ihtiyacımız olan günlerdeyiz. İnsanlar aldıkları kredilerin asgari borçlarını bile ödemekte büyük sıkıntılar yaşamakta olduğunu görelim. Üretelim ve toplumuzun olumsuz etkileyen her şeyden uzaklaşalım. Biliyorum ki büyük istekler, biliyorum ki istikrar ve büyük liderlerin olması gerekir. Ama yine bilmeli ki bunların hepsi bizde var. O zaman hadi deyip işe koyulalım.

Gerçek gündemimizi hatırlayıp çalışmaya başlayalım.