Hava Durumu

Türkiye – İsrail hattı

Yazının Giriş Tarihi: 28.06.2016 19:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.06.2016 19:38

İsrail Devleti, kendi menfaatlerine hizmet edecek bir ülkenin mevcudiyeti ve tarih boyunca acı çektirdikleri bir topluma karşı olan vicdan borçlarını ödemek maksadıyla, başını İngiltere ve ABD'nin çektiği batılı ülkeler tarafından, sadece tarihi bağları bakımından uygun ancak, konum ve dini inanış yönünden hiç de uygun olmayan Orta Doğu bölgesinde 1948 yılında kurulmuştur. 

 

Kurulduğu yıldan beri kendisini kabul ettirme mücadelesi veren İsrail, bölge ülkeleri arasında sürekli olarak yalnız kalmış ve hiçbir zaman kendisini güvende hissedememiştir. Bu yalnızlıktan kurtulmak maksadıyla birçok kez Türkiye'ye yakınlaşma çaba göstermiş, fakat Türkiye'nin, Arap ve Müslüman ülkeler ile olan tarihi ve dinsel bağları nedeniyle bu yakınlaşmaya, İsrail'in istediği şekilde cevap verememiş olması bu çabaları boşa çıkarmıştır.

 

Türkiye ise, yukarıda da bahsedildiği gibi uzun bir süre, tarihi ve dini bağları olan İsrail karşıtı Arap ülkelerini gücendirmeme politikası izlemiş, 1950’li yıllardan beri

"Müslüman dostları incitmeyelim" düşüncesi içinde hareket etmiştir. Bunun karşılığında onlardan da aynı yaklaşımı bekleyen Türkiye'ye verilen cevap, milli, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi yönetim biçimlerinin meşrutiyet ve itibarını sarsan bir yenilik olarak gören zavallı, köhne, hanedan iktidarları ve kendi ülkelerinde öz halklarına karşı işgalci bir güç niteliği kazanan cunta yönetimleri ile Türkiye'ye karşı dostlukla bağdaşmayan ve düşmanlık niteliği kazanan tutum olmuştur.

 

1948 yılından 1990’ların ilk yıllarına kadar süren bu süreç içerisinde, İsrail ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir izlemekle beraber hiçbir zaman kopma noktasına gelmemiştir. Bunun temelinde ise başlıca iki neden yattığı değerlendirilmektedir. Birincisi, tamamen düşman ülkeler tarafından çepeçevre sarılmış bir ülke olan İsrail'in, Arap olmayan ve üstelik kendisi gibi liberal demokrasiyi benimsemiş Türkiye'nin, kendisini saran bu ülkeler ile dış çemberden komşu olması, ikincisi ise; tarih boyunca bütün insanlık tarafından hor görülmüş, aşağılanmış, topluca katledilmeye çalışılmış Yahudi toplumunun her seferinde kendisine şefkatle kucak açan Türk Toplumuna karşı olan minnet duygularıdır. Bu nedenlerle İsrail, uzun süre kendisine karşı çizgileri belirsiz ve tereddütlü bir politika izleyen Türkiye'nin bu halini hoş görü ile karşılamış, her seferinde Türk yetkililerine gönderdiği mesajlarda, Türkiye'nin Arap dünyası karşısındaki konumundan dolayı bulunduğu durumu anlayışla karşıladığını ifade ederek, bu hususun İsrail -Türkiye ilişkilerinin gelişmesine bir engel teşkil etmemesi gerektiğini belirtmiştir.

 

Değişen dünya dengelerinin gereklerinin yanı sıra, Araplara karşı izlenen ılımlı politikaların geriye terörizm, kökten dincilik, toprak iddiaları, uluslar arası alanda yalnız bırakılmama olarak dönmesi, Türkiye'nin, Arap çemberini kırarak Orta Doğu’da ortak menfaatlere sahip ve birçok alanda temel benzerlikleri bulunan İsrail ile işbirliğine girmesine neden olmuştur.

 

İki ülke arasında meydana gelen bu gelişmeler neticesinde, karşılıklı olarak yapılan Başbakanlık seviyesindeki ziyaretler, gerek Avrupa ülkeleri ve ABD'yi gerekse bölge ülkelerini uzun süredir meşgul eden ve daha da meşgul edecek olan, olumlu ve olumsuz tepkilere yol açacak yeni anlaşmalar yapılmaktadır.

 

İki ülke arasında yapılan anlaşma ve işbirlikleri; siyasi ve sosyo-kültürel, ekonomik, turizm ve askeri alanlarda yapılan birçok anlaşmayla sağlam temellere oturtulmaya çalışılmaktadır.

 

Kuşkusuz her iki ülke de bu işbirliğinden büyük avantajlar sağlayacaktır. Bu avantajlar tez içerisinde detaylı olarak anlatılmaya çalışılmıştır.

    

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.