Yaşanan tüm krizlerin nedeni üretmeyi unutmuş olmamızdan kaynaklanmaktadır. İçinde bulunduğumuz ekonomi krizinin nedeni ise sadece küreselleşme bağımlısı olmamızdan kaynaklanmaktadır.

Küreselleşme karşıtı değilim elbette ki küreselleşen dünyada bir yer tutmak gerekiyor. Tabi o yeri tutarken iç dinamikleri de diri tutmak gerekiyor.

Yaşanan ekonomik kriz çok yakın zamanda emin olun ki bastırılacak. Bu krizin bize öğreteceği konu ise kesinlikle ÜRETMEK olmalıdır.

Türkiye; içeride ve dışarıda uzun soluklu stratejiler ışığında hareket etmelidir. Bu stratejilerin temelinde ise üretim ve tüketim alışkanlıklarında iyileştirilmeler yapılmak kaydıyla olmalıdır. Üretmek değince sadece fabrikadaki ürün üretimini ve tüketim derken de sadece evlerimizdeki elektrik kullanımı algılanmamalıdır.

Bugünün aklı başında herkesin önce okul öncesi çocuklardan başlayarak üretim ve tüketim alışkanlıklarının ne olduğu öğretilmelidir. Tüketim alışkanlıkları iyileşmiş kişi emin olun ki üretimi daha güçlü yapar. Ne Amerika nede başka bir ülkeden yapılacak hiçbir saldırı karşısında bir şey yapmamıza gerek kalmayacaktır.

İçinde bulunduğumuz zamanlar herkesin fark ettiği gibi zor günler. Geçmiş hükümetlerin büyük bir kısmı üretmeyi yavaş yavaş unutarak tüketim toplumu olarak ülkenin dizayn olmasını sağlamış. Hükümete yakın olan birçok kişi ithalat ve ihracat şirketleri kurmuş ancak ticaretlerinin büyük bir kısmını ithalata dayamıştır. Tabi buna ek olarak üretici, ihracatçı arasındaki güç-kazanç ilişkisi farklılık gösterdiği için üretim daha da azalarak piyasa tekelleşme göstermeye başlamıştır.

Ne yazık ki zor günlerden geçiyoruz, spekülatif olayların bu denli zarar vermesini ise sindiremiyorum. Emin olun ki artık söylevlerin tamamen bittiği zamanlar içindeyiz. Artık 7’den 77’ye herkesin üretim yapması gerektiği zamanlardayız.

Devlet yetkililerinin ve aklı başında kişilerin bir araya gelerek geleceğe yönelik stratejileri ortaya koyması gerektiği aksiyon zamanındayız.

Bugün Türkiye Cumhurbaşkanının kim olduğu yada ABD başkanının ne yapacağı çok önemli değil. Yarın içinde kimin başkan olacağı ve kimin ne yapacağı da önemli değildir. Önemli olan bugün ve yarın; kalkınmış, güçlenmiş ve vatandaşı güçlü olan bir ülke olmak.

Bu coğrafyada olup güçlü ve refah seviyesi güçlü bir ülke olmak elbette çok zor bunu elbette görebiliyoruz ancak dış politikamızı ve ittifaklarımızla olan ilişkileri doğrudan kazan kazan ilişkisi dahiline çevirerek mümkün olacaktır. Biz nasıl bir adım atarsak artık kazanmalıyız.

ABD bugün bize dolar aracılığı ile bir yaptırımda bulunuyorsa tabi gerekçesi her neyse, bizim buna aynı sertlikte cevap vererek karşılık vermemiz gerekmektedir. Bu karşılık ise dolar çehresinden çıkmaya ve hatta güçlü ittifaklığını toprağa gömmeye kadar götürebilmeliyiz. Gereken yapılıp, bağlar tekrar gözden geçirileceği bir dönemdeyiz.

Bu ekonomi krizin bir fırsat olarak da değerlendirilmelidir.  Yabancı yatırımcı ve yabancı tüketici için Türk malı kullanmanın avantaj olduğunu, ucuz olduğunu görülecektir. Buna bağlı olarak yerli üretici ve yerli tüketici ise hem üretmeye hem de yerli ürün kullanmanın ne denli önemli olduğunu görecektir.

Tekrar hatırlatmak gerekirse hem devlet yetkililerimiz hem de aklı başında kişiler ülkenin geleceğine yönelik strateji planları hazırlayarak Türkiye’yi geleceğe hazırlamalıdır. Bize düşen her ne görev varsa biz üstümüze düşeni yapmaya hazırız.

Unutmayalım ÜRETİM şart.