Söylemeye ne hacet...

Maşallahımız var.

Fıtraten yetenekliyiz her konuda.

Biz her şeyin en iyisini biliriz!

Kim cennete gidecek, kim cehenneme gidecek... Onu da çok iyi biliriz...

Çok şükür memleket meselelerinden tutun, dünya meselelerine bile fazlasıyla vakıfız.

Hatta (kazara) biraz güven duyabilseler, tüm sorunların nasıl çözülmesi gerektiğini de çok iyi biliriz. Az müsaade etseler bir TV ekranından dünyaya bir kaç dakikada en iyi yönetim nasıl olur da anlatırız. Çünkü biz en iyisiyiz!

Tabii bu bilgilerle bu kadar ‘’zirvelere’’ ulaşmış bir toplum olunca, herkesin nasıl yaşaması gerektiğini de en iyisini biz biliriz!

Yok... Yetmez!

Herkesin hayatına, özgürlük alanına, doğrularına, yanlışlarına....Kısaca hayatını nasıl yaşaması gerektiğine yine biz karar veririz! Fakat böyle düşünenler için küçük bir sorun var.

Dünya’da var olan her ‘’canlı türü’’ algıları kadar yaşar. Her insanın da doğruları, ve doğru bulmadıkları vardır. Birilerinin doğrusu bir diğerinin doğrusu olmayabilir. Buna da medeni dünyada ‘’yaşama saygı’’ denir. İster hoşumuza gitsin, ister gitmesin. Medeni toplumlar böyledir!

Az gelişmişliğe katılmayabilirim. Benimle aynı görüşte olmayan birçokları da olabilir. Saygı duymam beklenmesin. Benimle aynı görüşte değil diye bu ‘’insan’’demek zorunda olduğumuz insan türlerinin sokakta yürüyen şort giymiş bir genç kıza saldırma hakkını da vermez! Bu kızımızın bir ailesi var neticede...

SEN KİMSİN?

Ne hakla?..

Kimin doğrusuna?..

Ahlak dışı diye adlandırılan davranış biçimi kimin ahlakı?

Senin mi? Toplumun mu?

Ayrıca senin normalin ne?

Sen ve senin gibi düşünenler mi karar verecek insanca haklara? Size insanların özgür düşüncelerine ve özgürlük haklarına müdahaleyi hangi yasa verdi? Var da bir tek sizler mi bundan haberdarsınız? Yoksa kendi kendinize koyduğunuz bu yasaların yasa uygulayıcıları yine sizler misisiniz?

BU HAKKI SİZE KİM VERDİ?

SİZ KİMSİNİZ?  SEN KİMSİN?

Kişisel gözlemlerim ve toplumsal izlenimlerim, hayali bir ortalamayı yaygınlaştırmaya çalışan ‘’seçilmişlerin’’ olduğu yönünde. Topluma normalmiş gibi dayatılmaya çalışılan bir eylem hareketi var adeta. Bu tipler kendince kendilerini memleketin kurtarıcıları ve ahlak müdavimleri ilan etmiş. Ve kendi kendine aldıkları kararlarla diledikleri  her yerde istediği her insana saldırma hakları  olduğunu düşünüyorlar.

Bu alanda belli bir görüşün, belli bir bağlamda dayatılmaya çalışılması eşitsizliği ve şiddeti de beraberinde getiriyor.

Yok... Durum öyle değil. Sizler bilmezsiniz ama, bu ülkede yasalar var. İnsanların özgürlük ve yaşam hakları var.

Milyonlarca birbirine benzeyen insan, o kadar renkli ve höşgörü içinde yüzyıllardır yaşamayı başarmış. Peki biz neden başaramıyoruz? Bizim ülkemizde neden bunun tam tersi oluyor her geçen gün biraz daha fazla..?

Çünkü.......

Biz her şeyin en iyisini biliriz!

Hatta.....

O kadar mükemmeliz ki.... Kendi içimizdeki sorunları çözmüşüz, daha da ileri gidip sorunlarını çözemeyen insanlığa insanlık dersleri ve akıl veriyoruz!

Aslında biz nizam’ı alemin kaidelerini çoktan aşmışız....

Bir kaç eksikle...

Tüm toplumun ‘’tek kişilik’’ doğruların öngörüldüğü şekilde yaşamasını istiyoruz.

Öyle bir toplum istiyoruz ki ‘’tek kişilik doğru’’ların herkes için ‘’gerekli ve zorunlu uyum’’ çerçevesinde yaşayıp gitmesini istiyoruz.

Durum böyle olunca, bu yel değirmeni şövalyeleri daha da çoğalmaya devam edecektir...!

Tabii yasal önlemler alınmazsa, bu ‘’yel değirmeni şövalyelerimizin’’ cesaretleri pek küçük boyutlarda  kalacak gibi görünmüyor....

Sizin uyum dediğiniz, sadece sizindir! Bu toplumun uyumu değil!