Kekemeliğin bireylerin iletişim becerilerinde, sosyal etkileşimlerde olumsuz deneyimler yaşamasına sebep olabilen, yaşam kalitesine etki eden bir akıcılık bozukluğu olduğunu belirten Dil ve Konuşma Terapist Yaren Çomak “Genellikle konuşma sırasında tekrarlar, bloklar ve uzatmalarla kendini gösteren bu durum, bireylerin kendilerini ifade etme biçimlerinde akıcısızlıklara sebep olabilir” dedi
Haber Giriş Tarihi: 23.10.2024 11:04
Haber Güncellenme Tarihi: 23.10.2024 11:05
Kaynak:
İHA
Kekemeliğin kesin nedenleri üzerine yapılan araştırmalar hala devam etmekle genel ve çevresel faktörlerin rol oynayabileceği öne sürülmektedir. Çakmak Erdem Hastahanesi Dil ve Konuşma Terapist Yaren Çomak, “Kekemelik, genetik bir yatkınlık ile başlayabilir, ancak çevresel etmenlerinde göz ardı etmemek gerekir. Bu durumdan yola çıkarak çocukların üzüldü veya korktu diye kekeme olmadığı sonucuna ulaşabiliriz. Genel yatkınlıkların olabileceği ile duygusal durumlar tetikleyici mekanizma olabilir” açıklaması yaptı. Önemli olan, kekemeliğin duygusal durumlarla doğrudan ilişkili olmadığıdır; ancak stres ve kaygı gibi durumlar, mevcut durumu tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir.
Kekemelik, bir hastalık değil, bir akıcılık bozukluğu olarak tanımlanıyor. Bu nedenle, kekemeliği olan bireylerin değerlendirilmesi ve terapi sürecinin alanında uzman dil ve konuşma terapistleri tarafından yürütülmesi büyük önem taşıyor. Dil ve Konuşma Terapist Yaren Çomak, terapi sürecinin bireylerin iletişim becerilerini güçlendirmeyi, kendine güvenlerini araştırmayı ve sosyal yaşamda daha etkin bir şekilde yer alabilmelerini sağlamayı amaçladığını belirtti.
“Sakin ol”, “nefes al” ya da “heyecanlanma” gibi ifadeler kullanmayın
Kekemelikle ilgili toplumda var olan yaygın yanlış anlamalar, kekemeliğe sahip bireylerin sosyal hayata daha fazla zorlanmasına neden olabiliyor. Örneğin, kekemelik zeka ile ilişkili değildir, bulaşıcı değildir ve taklit edilerek öğrenilmez. Terapist Yaren Çomak, kekemeliğe sahip bireylere destek verirken “sakin ol”, “nefes al” ya da “heyecanlanma” gibi ifadeler yerine, onları dikkatlice dinlemenin, göz temasını sürdürmenin ve cümlelerini tamamlamamanın daha etkili bir yaklaşım olduğunu vurguladı.
“Profesyonel ve doğru kişiden hizmet almak, bu süreçte önemli bir adımdır”
Yaren Çomak, kekemelikle ilgili değerlendirme ve terapi hizmetleri almak isteyen kişilerin bir dil ve konuşma terapist ne başvurmalarını öneriyor. “Profesyonel ve doğru kişiden hizmet almak, bu süreçte önemli bir adımdır ve unutulmamalıdır ki yalnız değilsiniz” dedi.
Yaren Çomak son olarak şu öneride bulundu:
“Kekemelik konusunda toplumsal bilinci araştırmak için herkesin üzerine düşen görevler vardır. Eğitim kurumları, iş yerleri ve sosyal çevreler, kekemelikle ilgili bilinçlenmeyi teşvik eden programlar düzenleyerek kekemeliğe sahip bireylerin daha destekleyici ve refah düzeyini arttırıcı bir ortamda yaşamalarını sağlayabilir.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
“Çocuklar üzüldü veya korktu diye kekeme olmaz”
Kekemeliğin bireylerin iletişim becerilerinde, sosyal etkileşimlerde olumsuz deneyimler yaşamasına sebep olabilen, yaşam kalitesine etki eden bir akıcılık bozukluğu olduğunu belirten Dil ve Konuşma Terapist Yaren Çomak “Genellikle konuşma sırasında tekrarlar, bloklar ve uzatmalarla kendini gösteren bu durum, bireylerin kendilerini ifade etme biçimlerinde akıcısızlıklara sebep olabilir” dedi
Kekemeliğin kesin nedenleri üzerine yapılan araştırmalar hala devam etmekle genel ve çevresel faktörlerin rol oynayabileceği öne sürülmektedir. Çakmak Erdem Hastahanesi Dil ve Konuşma Terapist Yaren Çomak, “Kekemelik, genetik bir yatkınlık ile başlayabilir, ancak çevresel etmenlerinde göz ardı etmemek gerekir. Bu durumdan yola çıkarak çocukların üzüldü veya korktu diye kekeme olmadığı sonucuna ulaşabiliriz. Genel yatkınlıkların olabileceği ile duygusal durumlar tetikleyici mekanizma olabilir” açıklaması yaptı. Önemli olan, kekemeliğin duygusal durumlarla doğrudan ilişkili olmadığıdır; ancak stres ve kaygı gibi durumlar, mevcut durumu tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir.
Kekemelik, bir hastalık değil, bir akıcılık bozukluğu olarak tanımlanıyor. Bu nedenle, kekemeliği olan bireylerin değerlendirilmesi ve terapi sürecinin alanında uzman dil ve konuşma terapistleri tarafından yürütülmesi büyük önem taşıyor. Dil ve Konuşma Terapist Yaren Çomak, terapi sürecinin bireylerin iletişim becerilerini güçlendirmeyi, kendine güvenlerini araştırmayı ve sosyal yaşamda daha etkin bir şekilde yer alabilmelerini sağlamayı amaçladığını belirtti.
“Sakin ol”, “nefes al” ya da “heyecanlanma” gibi ifadeler kullanmayın
Kekemelikle ilgili toplumda var olan yaygın yanlış anlamalar, kekemeliğe sahip bireylerin sosyal hayata daha fazla zorlanmasına neden olabiliyor. Örneğin, kekemelik zeka ile ilişkili değildir, bulaşıcı değildir ve taklit edilerek öğrenilmez. Terapist Yaren Çomak, kekemeliğe sahip bireylere destek verirken “sakin ol”, “nefes al” ya da “heyecanlanma” gibi ifadeler yerine, onları dikkatlice dinlemenin, göz temasını sürdürmenin ve cümlelerini tamamlamamanın daha etkili bir yaklaşım olduğunu vurguladı.
“Profesyonel ve doğru kişiden hizmet almak, bu süreçte önemli bir adımdır”
Yaren Çomak, kekemelikle ilgili değerlendirme ve terapi hizmetleri almak isteyen kişilerin bir dil ve konuşma terapist ne başvurmalarını öneriyor. “Profesyonel ve doğru kişiden hizmet almak, bu süreçte önemli bir adımdır ve unutulmamalıdır ki yalnız değilsiniz” dedi.
Yaren Çomak son olarak şu öneride bulundu:
“Kekemelik konusunda toplumsal bilinci araştırmak için herkesin üzerine düşen görevler vardır. Eğitim kurumları, iş yerleri ve sosyal çevreler, kekemelikle ilgili bilinçlenmeyi teşvik eden programlar düzenleyerek kekemeliğe sahip bireylerin daha destekleyici ve refah düzeyini arttırıcı bir ortamda yaşamalarını sağlayabilir.”
Kaynak: İHA
En Çok Okunan Haberler