Hava Durumu

Türk sinemasının dili Türkiye'nin kültürüdür

Yazının Giriş Tarihi: 13.02.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.02.2021 00:00

Sinema, yaklaşık yüz küsur yıldır hayatımızda… İlk icat edildiği yıllardan günümüze nasıl kullanılacağı ve film oluşturmak için ne tür işlemler gerektirdiğini öğrendik ve hala öğrenmeye devam ediyoruz. Sinema sanatını bazen propaganda, bazen de eğlenceli vakit geçirmek için kullanıyoruz. Artık sinema dünyamızın içinde, telefondan, bilgisayardan ve sinema salonundan izleyebiliyoruz ve vazgeçilmezimiz oldu.

Türk Sineması'nın dili konusu bu aralar "daha doğrusu her zaman" kafamı kurcalayan bir soru olmuştur. Sinema sektöründen yönetmen ve oyuncularla sinema dili hakkında sorular sordum, konuşmalar yaptım ve araştırmalar yapıyorum. 

"Sinema dili" olarak anılan konuyu bence yanlış ifade ediyoruz. Sinema dili demek aslında sinema tekniği demek, filmin yapısı demek… Sinema tarihinden süre gelen teknikler yardımı ile oluşan yapı demektir. Bu teknikler; Senaryo, yönetim, görüntü, ses, kurgu gibi temel tekniklerden oluşmaktadır.

Gerçek sinema dili ne demek? Bu sorunun cevabı hakkında net bir cevap vermeden Türk sinemasının gelişim sürecini bir gözden geçirelim.

Türk sinema kültürünün başlangıç tarihi, Fuat Özkınay'ın çektiği ilk belgesel film ‘Ayastefanos Rus Abidesinin Yıkılışı’ olarak başlar. Tarih 14 Kasım 1914 Cumartesi'yi gösterir. Bu film İlk çekilen belgesel olarak Türk sinema tarihine not düşer. 

1915 ve 1916 yıllarında 1. Dünya Savaşı'na ait üç belgesel nitelikli film daha çekilir. 1916 yılında ise ilk konulu Türk filmi ‘Leblebici Hor Hor Ağa’ Sigmund Weinberg tarafından çekilir ama tamamlanamaz. Bu filmin yeni versiyonu 1934 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından çekilir Bu filmin orijinali tiyatroda sahnelenen operettir. 1917 yılında Müdafaa-i Milliye Cemiyeti'nce polisiye ‘Pençe’ ve ‘Casus’ filmleri çekilir. Aynı yıl ayrıca ‘Koruyan Ölü’ ve ‘Bican Efendi’ filmleri çekilir. 1918 yılında 4, 1919 yılında 5 film daha çekilir. 

1923 yılında cumhuriyetin ilanı ile toplum kültürü kabuk değiştirir, inkılaplar yapılır. 1922 yılı ile 1949 yılları arasında film şirketleri tiyatral filmler çekerler. Muhsin Ertuğrul, 1918 ile 1921'li yıllarda Almanya da tiyatro ve sinema alanında çalışmalar yapar. Hatta Almanya 'da yardımcı yönetmenlik yapar. 1920 -1922 yılları arasında altı film çekilir. Muhsin Ertuğrul ‘Samson/Istırap’ adlı filmi Almanya'da çeker. 1922 ile 1946 arasında 32 film çeker, o zaman tek yönetmendir.  1922 ile 1939 yılında çekilen filmlerin oyuncuları ise;   Bedia Muvahhit (ilk kadın oyuncu), Talat Artemel, Ferdi Merter ve 

(Cahide Serap) Cahide Sonku'dur. 1932 yılında uyarlama film ‘Bataklı Damın Kızı Aysel’ filminde oyunculuğa başlar. Filmi Muhsin Ertuğrul Bursa'da çalı köyde çeker.

1939 yılında Faruk Kenç'in yönettiği ‘Taş Parçası’ film ile tiyatrocular dönemi sonlanır. Literatürde bu döneme geçiş dönemi denir. Tiyatro teknikleri yerine gerçekçilik tercih edilir, dış çekimler yapılmaya başlanır. Yeni yönetmenler Turgut Demirağ ve Baha Gelenbevi ve ardından sinema eğitimi almış yönetmenler filmler çekerler. O zamanlar Türk sinemasına yeni oyuncular katılır. Sinema tarihinin efsane oyuncuları olurlar. Sadri Alışık, Sezer Sezin, Eşref Kolçak, Hulusi Kentmen ve Halit Akçatepe ilk filmlerinde oynarlar. 

Türk sineması, İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılından sonra film üretimini arttırmıştır. Gişe gelirleri getiren filmlere yönelirler; Mısır filmleri, Amerikan macera ve güldürü filmleri ve Türk sinemasının Türk edebiyat uyarlamaları ve tarihsel filmler belirli bir sinema anlayışını getirmişti. 

1950 yılları sinemacılar dönemi diye adlandırılan bu dönem ise Ömer Lütfü Akad'ın ‘Vurun Kahpeye’ filmi ile başlar. Bu dönemde Osman F. Seden, Metin Erksan, Atıf Yılmaz ve Memduh Ün ilk filmleri ile Türk sinema kültürüne büyük eserler çıkarırlar. 

Türk Sineması ilk renkli filmi Muhsin Ertuğrul'un yönettiği 1953 yılında çekilen "Halıcı Kız" filmi ile üretilmeye başlanmıştır. 1967’den itibaren hızla artan renkli filmler, piyasaya hakim olmuştur. 1960’lı yıllarda sinema giderek daha kârlı bir sektör halini alınca, yeni yapımcıların ve film şirketleri ortaya çıkması da kaçınılmaz olmuştur. 1966 yılında Türk sineması 241 filmle, dünya uzun metraj film üretimi sıralamasında 4. sırayı almaktadır. 

Yapım, üretim ve dağıtım gücü hesaba katıldığında 1960’lı yıllar, Türk Sineması için altın bir çağ olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda da düzeyli ve kaliteli Türk filmlerinin birbiri ardına vizyona girdiği, ulusal bir kimliğe büründüğü yıllardır.

Türkiye’de 1971-1980 yılları arasında geçen süre zarfında, başta siyasi ve ekonomik alanlarda olmak üzere birçok konuda köklü değişiklikler olmuştur.  

1970 yıllarda erotik komedi filmleri ardından porno filmlerinin çekimi birçok oyuncuyu, yönetmeni ve seyirciyi sinemadan uzaklaştırır. Tabii o zamanlar evlerde TV'lerin çoğalması sinema seyircisini evlere kilitler. 

8 Kasım 1977 yılında; Türk sinemasına yasal düzenlemeler getirilir. ‘Filmlerin ve Film Senaryolarının Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik’ kanunu yürürlüğe girer. Yurt dışında temsil edecek filmleri desteklemek amacı ile Kültür Bakanlığı’na bağlı Sinema Dairesi Başkanlığı kurulmuştur.

1980 yılına kadar süre gelen ‘yıldız sistemi’ sayesinde sinema salonlarına çekilen seyirci artık ‘yönetmen sineması’na yönelmişti,  yönetmenlerin önem kazandığı yıllardır. 

1986 yılında sinema, video ve müzik eserleri yasası çıkartılmış. Film festivallerine halkın talebi artmış, filmlerimiz yurt dışında festivallerde ödüller kazanmaya başlamıştır. Yılmaz Güney sineması ile başlayan Cannes Film Festivali maceramız, Nuri Bilge Ceylan’la günümüze kadar devam etmiştir.

1990'lı yıllarda yılda on filmden az filmler üretilmiştir. Sinema salonları kapanmaya başlamış, VCD-DVD yaygınlaşarak değişik film izleme sistemleri ortaya çıkmıştır. Ama 90'lı yıllara yeni yetişen yönetmenler kısa filmlerle sektöre girmeye başlamıştır. Film çekme tekniği ilerlemiştir. Türk sinemasına yatırımlar başlamıştır. 

1996 yılında vizyona giren yönetmen Yavuz Turgul'un ‘Eşkıya’ filmi Türk sinemasına yönelimi arttırmış ve seyirciyi sinema salonlarına tekrar çekmiştir.  

2005 yılında 30 milyona yaklaşan Türkiye geneli yıllık bilet satışı, 2015 yılında 60,7 milyon olarak gerçekleşmiştir.

2004 yılında, 5224 sayılı ‘Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi Ve Sınıflandırılması İle Desteklenmesi Hakkında Kanun’ çıkarılmıştır. Film üretiminde ve yerli film seyirci sayılarında artış yaşanması tüm yapımcıların ilgisini çekerek sektöre yönelmelerini sağlamıştır. 2015 yılında sadece vizyon gelirleri 684 milyon TL’lik büyüklüğe ulaşmış, sektörün toplam büyüklüğü 3 milyar TL´yi aşmıştır.

Türkiye´de 2015 yılı itibariyle 2.376 sinema perdesi ve 291.270 sinema koltuğu bulunmaktadır. 2018 yıllarında 44.635.574 sinema koltuğunda seyirci film izlemiştir. Pandemi günlerinin bu listeye almak doğru olmayacağı fikrindeyim. 

Son yıllarda artan seyirci ve film sayısı, üretimdeki çeşitlilik, birbirine eklemlenen farklı üretim tarzlarının varlığı, yerli yapımların uluslararası arenada aldığı ödüller ülkemiz sineması için umut verici bir tablo oluşturmaktadır.

Türk Sineması Fuat Özkınay'ın başlattığı bayrak yarışı, Muhsin Ertuğrul'un tek başına mücadelesinin sonuçları ortaya bir sinema kültürü ortaya çıkmıştır. Sinemanın dili evrenseldir ama Türk sinemasının bir kültürü vardır, Türk halkının kültür çeşitliliğini unutmamak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Kuzey'de Rusya, Güney ve Batı'da Avrupa, Doğu'da Arap kültüründen etkilenen bir yüzölçümüne sahiptir. Bu yüzden geniş bir kültür mozaiğine sahip bir ülkede yaşıyoruz. Şu ana kadar yapılan filmler Türk sinema kültürünü ihtiva eder. İyi seyirler… 


Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.