Cumhuriyet tarihi boyunca basın; bazen suskunluğuyla, bazen cesaretiyle, bazen de unutulmaz dirayetiyle demokrasinin nabzını tuttu. Ne zaman toplumun sesi kısılsa, ne zaman adalet yerinden oynasa, bir muhabirin kalemi, bir kameramanın karesi, bir köşe yazarının başlığı o karanlığı yırtan ilk ışık oldu. Ama ne yazık ki bugün, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de gazetecilik, kimi zaman itibarsızlaştırılıyor, kimi zaman ekonomik zorluklar içinde yalnızlaştırılıyor.
İşte bu nedenledir ki geçtiğimiz günlerde İstanbul’da başlayan ve bir umut adımı olan Etik Gazeteciler Ağı (EGA), yalnızca bir proje değil, geleceğin inşasına atılan cesur bir adımdır.
Cumartesi sabahı Crowne Plaza Harbiye’de bir araya gelen gazeteciler, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler, sadece bir eğitim programına değil, bir vicdan hareketine imza attılar. TİMEF öncülüğünde Basın Konseyi, Politik Araştırmalar Derneği ve Almanya merkezli CRISP’in ortaklığıyla düzenlenen bu etkinlikte gazeteciliğin etik ilkeleri, basın özgürlüğü, hak temelli haber üretimi ve meslek içi dayanışma konuşuldu.
"Basın; yasama gibi kural koymaz, yargı gibi karar vermez ama hem kuralın adil uygulanmasını hem de kararın doğru anlaşılmasını sağlar."
Bu cümleyi, yıllar önce duymuştum. Bugün daha da derin anlam kazanıyor.
Devletin üç temel erkinden biri olan yürütme, yasamanın koyduğu kuralları uygular, yargı ise bu kuralları bağımsız mahkemeler eliyle denetler. Ancak bütün bu sistemin doğru işlemesi, toplumsal denetimi sağlayan dördüncü bir güce, yani özgür ve etik bir basına ihtiyaç duyar. Çünkü basın, demokrasinin sesi, toplumun aynasıdır.
Etik Gazeteciler Ağı, sadece haber üretimi için değil, gazetecilerin ruhsal, hukuki ve mesleki destek alabileceği bir dayanışma yapısıdır. Gazeteciler arası mentorluk sistemiyle tecrübeler gençlere aktarılıyor, yerel medya temsilcileri güçlendiriliyor, üniversite öğrencileri bu ağa dâhil edilerek geleceğe hazırlanıyor. Proje Direktörü Alişan Kuloğlu’nun ifade ettiği gibi, 40 saatlik çevrimiçi eğitimler ile gazeteciliğin hak temelli yönü öne çıkarılıyor.
CRISP temsilcileri Hannah Koch ve Kateryna Lande, bu ağın sadece Türkiye için değil, dünya medyası için de örnek olacağını belirtti. Politik Araştırmalar Derneği Başkanı Mesut Karaağaç, çevrimiçi eğitim altyapısını oluşturduklarını ve sürekli erişilebilir içerikler hazırladıklarını paylaştı.
Yılların deneyimiyle programa katkı sunan gazeteci-yazar Yaşar Ateşsoy ve akademisyen Prof. Dr. İbrahim Sezgül, bu ağın sadece bugünü değil yarını da inşa edecek bir vizyon taşıdığını anlattı.
Bu noktada, özellikle bir isme ayrı bir parantez açmak gerekiyor: TİMEF Genel Başkanı Şakir Gürel, yıllardır yerel medyanın sesi olmayı sürdürerek, Anadolu basınının güçlenmesi için kararlılıkla ve istikrarla mücadele eden öncü isimlerden biridir.
Yerel gazeteciliğe olan inancı, kırsaldan metropole uzanan bir medya dayanışmasını mümkün kılmaktadır. Şakir Gürel gibi isimlerin çoğalması ve daha fazla sorumluluk üstlenmesi, yalnızca gazetecilik camiası için değil, demokrasinin geleceği için de hayati önemdedir.
Çünkü bizler biliyoruz ki:
“Kalem kılıçtan keskindir. Ama yalnızca adaletle mürekkep bulduğunda.”
Bu yazıyı okuyan her genç gazeteci adayına ve her yerel medya mensubuna sesleniyorum: Bugün attığınız adım, yarının haberi olacak. Etik değerlere bağlı bir gazetecilik, yalnızca bir meslek disiplini değil, bir yaşam biçimidir.
Bu nedenle Etik Gazeteciler Ağı, mesleğe gönül verenlerin omuz omuza vereceği bir okul, bir yoldaşlık, bir ışık olacaktır. Gazetecilikte kaliteyi artıracak, itibarı yeniden kazandıracak ve basını yalnızlıktan çıkaracaktır.
"Doğru bildiğini yaz, ama önce doğruyu öğren."
Bugünün gazetecisine bırakılmış en kıymetli nasihat belki de budur.
Ve tam da bu nedenle, Etik Gazeteciler Ağı yalnızca mesleki bir girişim değil, toplumsal hayatın da derin bir ihtiyacıdır.
Çünkü bilgi kirliliğinin arttığı, manipülasyonun sıradanlaştığı bir çağda, doğru bilgiye ulaşmak, hakikati savunmak yalnızca gazetecilerin değil, hepimizin ortak meselesidir. Etik gazetecilik, yurttaşın adalete, insan haklarına ve gerçekliğe olan güvenini yeniden inşa edecek en temel taşıyıcılardan biridir.
Ben Kemal Uysal olarak bu yolda yürüyen tüm etik gazetecilere selam duruyor, kalemlerine kuvvet diliyorum. Çünkü biliyorum ki, hakikatin peşinden gidenler, tarihin yönünü değiştirir.
Ve biz... tam da bunu yapacağız.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kemal UYSAL
Etik, Özgürlük ve Gerçeklik Işığında
Cumhuriyet tarihi boyunca basın; bazen suskunluğuyla, bazen cesaretiyle, bazen de unutulmaz dirayetiyle demokrasinin nabzını tuttu. Ne zaman toplumun sesi kısılsa, ne zaman adalet yerinden oynasa, bir muhabirin kalemi, bir kameramanın karesi, bir köşe yazarının başlığı o karanlığı yırtan ilk ışık oldu. Ama ne yazık ki bugün, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de gazetecilik, kimi zaman itibarsızlaştırılıyor, kimi zaman ekonomik zorluklar içinde yalnızlaştırılıyor.
İşte bu nedenledir ki geçtiğimiz günlerde İstanbul’da başlayan ve bir umut adımı olan Etik Gazeteciler Ağı (EGA), yalnızca bir proje değil, geleceğin inşasına atılan cesur bir adımdır.
Cumartesi sabahı Crowne Plaza Harbiye’de bir araya gelen gazeteciler, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler, sadece bir eğitim programına değil, bir vicdan hareketine imza attılar. TİMEF öncülüğünde Basın Konseyi, Politik Araştırmalar Derneği ve Almanya merkezli CRISP’in ortaklığıyla düzenlenen bu etkinlikte gazeteciliğin etik ilkeleri, basın özgürlüğü, hak temelli haber üretimi ve meslek içi dayanışma konuşuldu.
"Basın; yasama gibi kural koymaz, yargı gibi karar vermez ama hem kuralın adil uygulanmasını hem de kararın doğru anlaşılmasını sağlar."
Bu cümleyi, yıllar önce duymuştum. Bugün daha da derin anlam kazanıyor.
Devletin üç temel erkinden biri olan yürütme, yasamanın koyduğu kuralları uygular, yargı ise bu kuralları bağımsız mahkemeler eliyle denetler. Ancak bütün bu sistemin doğru işlemesi, toplumsal denetimi sağlayan dördüncü bir güce, yani özgür ve etik bir basına ihtiyaç duyar. Çünkü basın, demokrasinin sesi, toplumun aynasıdır.
Etik Gazeteciler Ağı, sadece haber üretimi için değil, gazetecilerin ruhsal, hukuki ve mesleki destek alabileceği bir dayanışma yapısıdır. Gazeteciler arası mentorluk sistemiyle tecrübeler gençlere aktarılıyor, yerel medya temsilcileri güçlendiriliyor, üniversite öğrencileri bu ağa dâhil edilerek geleceğe hazırlanıyor. Proje Direktörü Alişan Kuloğlu’nun ifade ettiği gibi, 40 saatlik çevrimiçi eğitimler ile gazeteciliğin hak temelli yönü öne çıkarılıyor.
CRISP temsilcileri Hannah Koch ve Kateryna Lande, bu ağın sadece Türkiye için değil, dünya medyası için de örnek olacağını belirtti. Politik Araştırmalar Derneği Başkanı Mesut Karaağaç, çevrimiçi eğitim altyapısını oluşturduklarını ve sürekli erişilebilir içerikler hazırladıklarını paylaştı.
Yılların deneyimiyle programa katkı sunan gazeteci-yazar Yaşar Ateşsoy ve akademisyen Prof. Dr. İbrahim Sezgül, bu ağın sadece bugünü değil yarını da inşa edecek bir vizyon taşıdığını anlattı.
Bu noktada, özellikle bir isme ayrı bir parantez açmak gerekiyor:
TİMEF Genel Başkanı Şakir Gürel, yıllardır yerel medyanın sesi olmayı sürdürerek, Anadolu basınının güçlenmesi için kararlılıkla ve istikrarla mücadele eden öncü isimlerden biridir.
Yerel gazeteciliğe olan inancı, kırsaldan metropole uzanan bir medya dayanışmasını mümkün kılmaktadır.
Şakir Gürel gibi isimlerin çoğalması ve daha fazla sorumluluk üstlenmesi, yalnızca gazetecilik camiası için değil, demokrasinin geleceği için de hayati önemdedir.
Çünkü bizler biliyoruz ki:
“Kalem kılıçtan keskindir. Ama yalnızca adaletle mürekkep bulduğunda.”
Bu yazıyı okuyan her genç gazeteci adayına ve her yerel medya mensubuna sesleniyorum: Bugün attığınız adım, yarının haberi olacak. Etik değerlere bağlı bir gazetecilik, yalnızca bir meslek disiplini değil, bir yaşam biçimidir.
Bu nedenle Etik Gazeteciler Ağı, mesleğe gönül verenlerin omuz omuza vereceği bir okul, bir yoldaşlık, bir ışık olacaktır. Gazetecilikte kaliteyi artıracak, itibarı yeniden kazandıracak ve basını yalnızlıktan çıkaracaktır.
"Doğru bildiğini yaz, ama önce doğruyu öğren."
Bugünün gazetecisine bırakılmış en kıymetli nasihat belki de budur.
Ve tam da bu nedenle, Etik Gazeteciler Ağı yalnızca mesleki bir girişim değil, toplumsal hayatın da derin bir ihtiyacıdır.
Çünkü bilgi kirliliğinin arttığı, manipülasyonun sıradanlaştığı bir çağda, doğru bilgiye ulaşmak, hakikati savunmak yalnızca gazetecilerin değil, hepimizin ortak meselesidir. Etik gazetecilik, yurttaşın adalete, insan haklarına ve gerçekliğe olan güvenini yeniden inşa edecek en temel taşıyıcılardan biridir.
Ben Kemal Uysal olarak bu yolda yürüyen tüm etik gazetecilere selam duruyor, kalemlerine kuvvet diliyorum. Çünkü biliyorum ki, hakikatin peşinden gidenler, tarihin yönünü değiştirir.
Ve biz... tam da bunu yapacağız.