Bu günümüze şükürler olsun ki yaşıyoruz ve karnımız doyuyor.
Böyle bir giriş yapmamın nedeni 33 yaşında olmama rağmen geleceğe olan umutlarım her geçen saniye daha fazla tükeniyor olmasıdır. Kutsal saydığımız bu günlerde oruç görevimizi yerine getirirken Allah doğa şartlarını zorlaştırmıyorken. Daha da kolaylaştırıyorken, Allah’ın kulları olan insanlar insanlıktan çıkmışçasına birbirine zarar vermenin tüm yollarını aramaktalar.
İnsanoğlu son dönemde fitne, fesat, yalancılık, ahlaksızlık ve haysiyetsizlik peşinde koşarken tüm gelecekleri mahvettiğinin hiç farkında değiller. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan her birey oturup düşünmeli, kendisinin dışında yaşayan insanlara zarar veriyor mu vermiyor mu? Yine düşünmeliler Türkiye Cumhuriyeti’ndeki görev ve sorumluklarını toplumsal fayda çıkarı için mi kullanıyorlar yoksa zarar vermek için mi kullanıyorlar?
Bu sorular eşliğinde kendimize bakmalıyız. Kimseyi suçlamadan, kimseye çamur atmadan, vatandaşlık görevlerimizi yerine getiriyor muyuz? Tabi ki vatandaşlık görevlerimizin ne olduğunu harfiyen bilip bilmediğimizde önemli bu sorgulamayı yaparken.
Yaptığım birçok sektörel toplantıdan çıkan ortak sonuç, büyük bir ekonomik kriz kapıda. Evet, her sektör kendi içinde irili ufaklı krizler yaşamaya başlamış ve şu anda denilen tek cümle “Bu günler iyi günlerimiz”
Geçen hafta tarım ve hayvancılık ile ilgili toplantılara dâhil oldum. Birçok kooperatif temsilcisi ve üreticinin kendisi ham maddenin pahalılığında ve emeklerinin karşılığını yerli üreticinin alamadığından bahsetmekte. Tabi ki köylerden şehirlere yapılan göçler bunun en büyük göstergesi. Çiftçilerimiz artık teşvikler ve devlet katkıları olmadan tarım ve hayvancılık yapmanın mümkün olmadığını ortaya koymaktalar. Çiftçilerimizin ortak görüşü ise “üretilen ürünler ne ihraç edilebiliniyor nede iç pazarda hak ettiği değeri veriliyor”. Anlaşılıyor ki ilgili tüm kişilerin çok ciddi şekilde, birlikte çalışarak, tarım ve hayvancılık konusunu normalleştirmeleri ve sürdürebilirliği içinde uygulanabilinir politikaların oluşturulması gerekmektedir.
Tarıma paralel olarak yine ülkemizde turizm sektörü de büyük bir darbe almıştır. Geçtiğimiz Cuma günü köşeme taşıdığım gibi turizme tam anlamıyla bomba atılmıştır. Bomba atılırken birileri sessiz kalmış birileri de atılan bombaya göz yummuştur. Bugün sonuç mu ne; Türkiye’de %70’lere dayanan yerli ve yabancı turistin artık Türkiye’nin sınırları içinde olmayışıdır. Sadece bu konu otelleri, tatil bölgelerini, lokantaları ilgilendirmiyor. Turizm 59 sektörü doğrudan beslemekte. Yani sadece bir turistin bile ülkeye olan ekonomik kazancı nasıl önemli.
Ne yazık ki ülkemizde ilgili tüm kişiler bu konuyu bu şekilde olacağını düşünmediler. Turizmi stratejik bir konu olarak görmediler ve sonuç zarar.
Turizm deyince dün akşam Mehmet YAŞAR kardeşimin de vurguladığı gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı iki ayrı bakanlık olmalı nedeni zaten ortada. Her konuda olduğu gibi Turizm konusunda da önemli stratejiler belirleyebilmek için uzmanlaşmak lazım.
Gördüğünüz gibi bugün sadece iki konuyu yazdım. İki konuda bize gösteriyor ki her geçen gün ekonomik daralma ile tüm sektörler karşı karşıya. Bu durum bizlere geri dönülmez acılar yaşatmaya başlamadan önce asıl gündemimiz olması gereken ekonomik konulara sahip çıkmalıyız. Bırakın yüzeysel konuları. Hep beraber geleceği inşa etmenin yollarına bakalım. Bizden söylemesi. Sizi, birbirinizden uzaklaştıran, üretiminize engelleyen, yüzünüzü somurtturan her olaya dur deyin. Çünkü zor günler kapıda.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kemal UYSAL
İyi günler
Böyle bir giriş yapmamın nedeni 33 yaşında olmama rağmen geleceğe olan umutlarım her geçen saniye daha fazla tükeniyor olmasıdır. Kutsal saydığımız bu günlerde oruç görevimizi yerine getirirken Allah doğa şartlarını zorlaştırmıyorken. Daha da kolaylaştırıyorken, Allah’ın kulları olan insanlar insanlıktan çıkmışçasına birbirine zarar vermenin tüm yollarını aramaktalar.
İnsanoğlu son dönemde fitne, fesat, yalancılık, ahlaksızlık ve haysiyetsizlik peşinde koşarken tüm gelecekleri mahvettiğinin hiç farkında değiller. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan her birey oturup düşünmeli, kendisinin dışında yaşayan insanlara zarar veriyor mu vermiyor mu? Yine düşünmeliler Türkiye Cumhuriyeti’ndeki görev ve sorumluklarını toplumsal fayda çıkarı için mi kullanıyorlar yoksa zarar vermek için mi kullanıyorlar?
Bu sorular eşliğinde kendimize bakmalıyız. Kimseyi suçlamadan, kimseye çamur atmadan, vatandaşlık görevlerimizi yerine getiriyor muyuz? Tabi ki vatandaşlık görevlerimizin ne olduğunu harfiyen bilip bilmediğimizde önemli bu sorgulamayı yaparken.
Yaptığım birçok sektörel toplantıdan çıkan ortak sonuç, büyük bir ekonomik kriz kapıda. Evet, her sektör kendi içinde irili ufaklı krizler yaşamaya başlamış ve şu anda denilen tek cümle “Bu günler iyi günlerimiz”
Geçen hafta tarım ve hayvancılık ile ilgili toplantılara dâhil oldum. Birçok kooperatif temsilcisi ve üreticinin kendisi ham maddenin pahalılığında ve emeklerinin karşılığını yerli üreticinin alamadığından bahsetmekte. Tabi ki köylerden şehirlere yapılan göçler bunun en büyük göstergesi. Çiftçilerimiz artık teşvikler ve devlet katkıları olmadan tarım ve hayvancılık yapmanın mümkün olmadığını ortaya koymaktalar. Çiftçilerimizin ortak görüşü ise “üretilen ürünler ne ihraç edilebiliniyor nede iç pazarda hak ettiği değeri veriliyor”. Anlaşılıyor ki ilgili tüm kişilerin çok ciddi şekilde, birlikte çalışarak, tarım ve hayvancılık konusunu normalleştirmeleri ve sürdürebilirliği içinde uygulanabilinir politikaların oluşturulması gerekmektedir.
Tarıma paralel olarak yine ülkemizde turizm sektörü de büyük bir darbe almıştır. Geçtiğimiz Cuma günü köşeme taşıdığım gibi turizme tam anlamıyla bomba atılmıştır. Bomba atılırken birileri sessiz kalmış birileri de atılan bombaya göz yummuştur. Bugün sonuç mu ne; Türkiye’de %70’lere dayanan yerli ve yabancı turistin artık Türkiye’nin sınırları içinde olmayışıdır. Sadece bu konu otelleri, tatil bölgelerini, lokantaları ilgilendirmiyor. Turizm 59 sektörü doğrudan beslemekte. Yani sadece bir turistin bile ülkeye olan ekonomik kazancı nasıl önemli.
Ne yazık ki ülkemizde ilgili tüm kişiler bu konuyu bu şekilde olacağını düşünmediler. Turizmi stratejik bir konu olarak görmediler ve sonuç zarar.
Turizm deyince dün akşam Mehmet YAŞAR kardeşimin de vurguladığı gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı iki ayrı bakanlık olmalı nedeni zaten ortada. Her konuda olduğu gibi Turizm konusunda da önemli stratejiler belirleyebilmek için uzmanlaşmak lazım.
Gördüğünüz gibi bugün sadece iki konuyu yazdım. İki konuda bize gösteriyor ki her geçen gün ekonomik daralma ile tüm sektörler karşı karşıya. Bu durum bizlere geri dönülmez acılar yaşatmaya başlamadan önce asıl gündemimiz olması gereken ekonomik konulara sahip çıkmalıyız. Bırakın yüzeysel konuları. Hep beraber geleceği inşa etmenin yollarına bakalım. Bizden söylemesi. Sizi, birbirinizden uzaklaştıran, üretiminize engelleyen, yüzünüzü somurtturan her olaya dur deyin. Çünkü zor günler kapıda.