Devlet dediğin nedir ki? Aslında hepimizin ortak çatısı, güvenle yaşayabilmemiz için kurulmuş bir düzen. Ama bu düzenin gerçekten işlemesi için bazı olmazsa olmazlar var. Bunların başında da 'kuvvetler ayrılığı' gelir. Yasama, yürütme ve yargı… Üçü de birbirinden bağımsız olacak ki, kimse kimsenin sınırını aşmasın, yetkisini keyfine göre kullanmasın.
Eğer bir ülkede bu üç güç net bir şekilde ayrılmamışsa, o zaman dengeler bozulmaya başlar. Yürütme erki dediğimiz hükümet, yasamanın yani meclisin yetkilerine göz diker, hatta yargıya bile müdahale eder hale gelir. Peki bu ne demek? Bu, adaletin şaşması, hak arayışının zora girmesi, vatandaşın sesini duyuramaması demek.
Düşünsenize, bir vatandaş olarak hakkınızı aramak istiyorsunuz ama yargı tam bağımsız değil. O zaman ne olur? Adaletin terazisi şaşar, güven duygusu zedelenir. Hak yerini bulmazsa, insanların devlete olan güveni kalır mı? Kalmaz. Bu yüzden, kuvvetler ayrılığı dediğimiz şey, demokrasiyle yönetilen bir ülkenin kalbidir.
Bakın mesela İskandinav ülkelerine… Yasama, yürütme ve yargı birbirinden o kadar net ayrılmış ki, kimse kimsenin işine karışamıyor. Sonuç? Vatandaşlar devletine güveniyor, yolsuzluk neredeyse yok, refah seviyesi ise dünya standartlarının üzerinde. Çünkü denetim var, şeffaflık var, hesap sorma hakkı var.
Bizde de benzeri mümkün mü? Elbette mümkün. Yeter ki, yürütme organı yani hükümet, denetlenebilir olsun. Yaptığı her harcamayı şeffaf bir şekilde paylaşsın, meclis tam bağımsız bir şekilde halkın sesini duyursun, yargı ise adaleti gerçekten sağlasın. İngiltere’de Parlamento’nun yürütmeyi denetlemesi, kamu harcamalarının şeffaf bir şekilde halka açıklanması bunun en güzel örneği.
Bir de Estonya örneği var. Devletin dijitalleşmesiyle birlikte vatandaşlar her işlemi anlık takip edebiliyor. Bir harcama mı yapıldı? Anında görebiliyorsunuz. Devletle olan her temas şeffaf. Yolsuzluk neredeyse sıfır. İşte kuvvetler ayrılığıyla desteklenmiş denetim mekanizmalarının gerçek bir yansıması.
Kendi ülkemizden de bir örnek vermek gerekirse, Sayıştay'ın yaptığı denetimler oldukça önemli. Sayıştay, kamu harcamalarını denetler ve raporlar yayınlar. Bu raporlar, vatandaşın görebileceği şekilde paylaşılır ve devletin hesap verebilirliğini sağlar. Örneğin, 2023 yılında yayımlanan Sayıştay raporlarında, bazı kamu kurumlarının bütçe aşımı yaptığı, gerekli izinler alınmadan harcamalar yapıldığı tespit edilmiştir. Bu tür bulgular, kamu kaynaklarının daha dikkatli ve şeffaf yönetilmesi gerektiğini net bir şekilde gösterir. Denetlenen bir yürütme organı, vatandaşın güvenini kazanır, kaynaklar daha verimli kullanılır.
Bir vatandaş olarak şunu iyi bilmeliyiz: Denetlenemeyen bir iktidar, kısa vadede güçlü gibi görünse de uzun vadede sürdürülemez. Kamu kaynaklarının doğru kullanıldığını, yetkilerin suistimal edilmediğini bilmek, her vatandaşın hakkıdır. Hakkını aramak ise sadece bireysel bir talep değil, demokrasinin ayakta kalması için bir zorunluluktur.
Geleceğe umutla bakmak, eğitimden ekonomiye, adaletten toplumsal barışa kadar her alanda kaliteli bir yaşam sürmek istiyorsak, kuvvetler ayrılığına sahip çıkmak zorundayız. Güçlü bir demokrasi, güçlü bir toplum demektir. Sorunları halının altına süpürmekle olmaz; gerçekleri kabul edip çözüm üretmekle olur. Demokrasi, sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda kaliteli bir yaşamın da anahtarıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Bu söz, sadece bir yönetim biçimini değil, aynı zamanda şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir bir devlet anlayışını simgeler. Kuvvetler ayrılığının temeli de tam olarak budur. Milletin iradesi, hesap sorabilme gücüyle birleştiğinde, devlet ancak o zaman gerçekten halkın devleti olur. Atatürk’ün bize bıraktığı bu miras, demokrasiye sahip çıkmanın ve kaliteli bir yaşam sürmenin anahtarıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kemal UYSAL
Kayıtsız şartsız denetim…
Devlet dediğin nedir ki? Aslında hepimizin ortak çatısı, güvenle yaşayabilmemiz için kurulmuş bir düzen. Ama bu düzenin gerçekten işlemesi için bazı olmazsa olmazlar var. Bunların başında da 'kuvvetler ayrılığı' gelir. Yasama, yürütme ve yargı… Üçü de birbirinden bağımsız olacak ki, kimse kimsenin sınırını aşmasın, yetkisini keyfine göre kullanmasın.
Eğer bir ülkede bu üç güç net bir şekilde ayrılmamışsa, o zaman dengeler bozulmaya başlar. Yürütme erki dediğimiz hükümet, yasamanın yani meclisin yetkilerine göz diker, hatta yargıya bile müdahale eder hale gelir. Peki bu ne demek? Bu, adaletin şaşması, hak arayışının zora girmesi, vatandaşın sesini duyuramaması demek.
Düşünsenize, bir vatandaş olarak hakkınızı aramak istiyorsunuz ama yargı tam bağımsız değil. O zaman ne olur? Adaletin terazisi şaşar, güven duygusu zedelenir. Hak yerini bulmazsa, insanların devlete olan güveni kalır mı? Kalmaz. Bu yüzden, kuvvetler ayrılığı dediğimiz şey, demokrasiyle yönetilen bir ülkenin kalbidir.
Bakın mesela İskandinav ülkelerine… Yasama, yürütme ve yargı birbirinden o kadar net ayrılmış ki, kimse kimsenin işine karışamıyor. Sonuç? Vatandaşlar devletine güveniyor, yolsuzluk neredeyse yok, refah seviyesi ise dünya standartlarının üzerinde. Çünkü denetim var, şeffaflık var, hesap sorma hakkı var.
Bizde de benzeri mümkün mü? Elbette mümkün. Yeter ki, yürütme organı yani hükümet, denetlenebilir olsun. Yaptığı her harcamayı şeffaf bir şekilde paylaşsın, meclis tam bağımsız bir şekilde halkın sesini duyursun, yargı ise adaleti gerçekten sağlasın. İngiltere’de Parlamento’nun yürütmeyi denetlemesi, kamu harcamalarının şeffaf bir şekilde halka açıklanması bunun en güzel örneği.
Bir de Estonya örneği var. Devletin dijitalleşmesiyle birlikte vatandaşlar her işlemi anlık takip edebiliyor. Bir harcama mı yapıldı? Anında görebiliyorsunuz. Devletle olan her temas şeffaf. Yolsuzluk neredeyse sıfır. İşte kuvvetler ayrılığıyla desteklenmiş denetim mekanizmalarının gerçek bir yansıması.
Kendi ülkemizden de bir örnek vermek gerekirse, Sayıştay'ın yaptığı denetimler oldukça önemli. Sayıştay, kamu harcamalarını denetler ve raporlar yayınlar. Bu raporlar, vatandaşın görebileceği şekilde paylaşılır ve devletin hesap verebilirliğini sağlar. Örneğin, 2023 yılında yayımlanan Sayıştay raporlarında, bazı kamu kurumlarının bütçe aşımı yaptığı, gerekli izinler alınmadan harcamalar yapıldığı tespit edilmiştir. Bu tür bulgular, kamu kaynaklarının daha dikkatli ve şeffaf yönetilmesi gerektiğini net bir şekilde gösterir. Denetlenen bir yürütme organı, vatandaşın güvenini kazanır, kaynaklar daha verimli kullanılır.
Bir vatandaş olarak şunu iyi bilmeliyiz: Denetlenemeyen bir iktidar, kısa vadede güçlü gibi görünse de uzun vadede sürdürülemez. Kamu kaynaklarının doğru kullanıldığını, yetkilerin suistimal edilmediğini bilmek, her vatandaşın hakkıdır. Hakkını aramak ise sadece bireysel bir talep değil, demokrasinin ayakta kalması için bir zorunluluktur.
Geleceğe umutla bakmak, eğitimden ekonomiye, adaletten toplumsal barışa kadar her alanda kaliteli bir yaşam sürmek istiyorsak, kuvvetler ayrılığına sahip çıkmak zorundayız. Güçlü bir demokrasi, güçlü bir toplum demektir. Sorunları halının altına süpürmekle olmaz; gerçekleri kabul edip çözüm üretmekle olur. Demokrasi, sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda kaliteli bir yaşamın da anahtarıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Bu söz, sadece bir yönetim biçimini değil, aynı zamanda şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir bir devlet anlayışını simgeler. Kuvvetler ayrılığının temeli de tam olarak budur. Milletin iradesi, hesap sorabilme gücüyle birleştiğinde, devlet ancak o zaman gerçekten halkın devleti olur. Atatürk’ün bize bıraktığı bu miras, demokrasiye sahip çıkmanın ve kaliteli bir yaşam sürmenin anahtarıdır.