Çalışma şartlarınızdan memnun musunuz? İş gücünüzün karşılığını alabiliyor musunuz?
Doya doya, tadında tatil yaptınız mı? En son ne zaman tatil yaptınız?
Resmi ve dini bayramlarda, o günün gereğini yapabiliyor musunuz?
Yaşadığınız ev sizi mutlu ediyor mu?
Yaşadığını sosyal çevre size yeterli geliyor mu?
Sağlığınız yerinde mi?
Gelecekte sizi ne bekliyor?
Yukarıdaki soruların sorulmasını özlediğimiz günler içindeyiz. Bugün bu soruların bazıları sadece konuşmak için sorulduğunu görmekteyiz. Soruların cevabı da yine sadece cevapsız kalmasın diye birkaç kelimeyle doldurulmaktadır.
Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti, sosyal devlettir. Demokratik kültür ile yönetilir ve egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yani Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Peki, böyle bir durum varken bugün gerçekten nasılsınız?
Dış güçlerin saldırıları, iç güçlerin saldırıları hatta üstüne doğal afetlerin getirdiği yıkımlar karşısında bugün gerçekten nasılsınız?
Bu kadar uzun uzun nasıl olduğunuzu sormamın nedeni ise dünkü sohbetlerimin neticesidir. Çünkü kendini orta sınıfız diyen kesimin “artık biz fakiriz, yoksuluz” dediğini yüksek sözler ile söylediğini birçok ağızdan işittim.
Sohbet esnasında konu konuyu açarken insanlar kendini ilgilendiren sorunları tek tek ortaya koymaya başladı. Sorunlarının çözümüne ise gerçekçi çözümler ortaya koyamadılar. O kadar çok şey konuşuldu ki ancak yaşadıkları tüm bu sorunları ne dış politikaya bağladılar nede Covid 19’a bağladılar. Kendilerinin bugünkü sorunlarının tek kaynağı ise üretim olmadığı sadece tüketim yapılmasına ilişkin oldu.
Artık üretim yapılmıyor olduğunu ve sadece tüketici olduklarını net olarak ortaya koydular. Aslında bu durum beni mutlu etti. En azından insanlar çuvaldızı olmasa bile iğneyi kendilerine batırmaya başladığını hissettim.
Dün ne ektilerse bugün ve yarın onu biçeceklerini biliyorlar. Geç kalınmış ancak memnun edici bir durum. Olsun. Geç oldu ancak insanlar yavaş yavaş Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan vatandaşın kendi görevleri ne olduğunu sorgulamaya başladığını gördüm.
Vatandaş anayasal haklarına sahip çıkmaya karar vermiş olduğunun kıpırtılarını gördüm. Artık boş vermişlikten yada ortada olan sorunlara göz yummayacaklarının işaretini aldım. Devletin ve milletin daha fazla üretim yapması için kıvılcım olmaya karar vermiş insanların sayısının artacağını hissettim.
Umudum arttı. Çünkü, nedeni ne olursa olsun dibe çakan insanlar birlikte hareket ederek, anayasal haklar dahilinde birlikte üretmekle aşabileceklerini fark etmeye başladıkları ortada. Gerçek çözümlerde böyle bulunmuyor mu insanlar iflas ediyor sonra nerede nasıl yanlış yaptığını ortaya koyuyor sonra kendilerine iyi bir plan yaparak o yıkıntıların arasından çıkmıyor mu? İşte bugün toplumdaki olumsuz havayı iyileştirebilmek için vatandaş kendine yavaş yavaş geliyor. Yakın zamandır ki kendini daha güçlü hisseden vatandaş hem kendiişlerini daha ahlaklı yaparken, diğer tüm işlerinde ahlaklı yapılmasını isteyecektir. Dolayısıyla devletin her kesiminde ahlakıyla iş yapanlar daha uzun soluklu olacaktır. Buna inancım her geçen gün daha fazla artmaktadır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kemal UYSAL
Nasılsınız?
Gününüz nasıl?
Neye İhtiyacınız var?
Nasıl para kazanıyorsunuz?
Ödemelerinizi kolaylıkla yapabiliyor musunuz?
Çalışma şartlarınızdan memnun musunuz? İş gücünüzün karşılığını alabiliyor musunuz?
Doya doya, tadında tatil yaptınız mı? En son ne zaman tatil yaptınız?
Resmi ve dini bayramlarda, o günün gereğini yapabiliyor musunuz?
Yaşadığınız ev sizi mutlu ediyor mu?
Yaşadığını sosyal çevre size yeterli geliyor mu?
Sağlığınız yerinde mi?
Gelecekte sizi ne bekliyor?
Yukarıdaki soruların sorulmasını özlediğimiz günler içindeyiz. Bugün bu soruların bazıları sadece konuşmak için sorulduğunu görmekteyiz. Soruların cevabı da yine sadece cevapsız kalmasın diye birkaç kelimeyle doldurulmaktadır.
Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti, sosyal devlettir. Demokratik kültür ile yönetilir ve egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yani Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Peki, böyle bir durum varken bugün gerçekten nasılsınız?
Dış güçlerin saldırıları, iç güçlerin saldırıları hatta üstüne doğal afetlerin getirdiği yıkımlar karşısında bugün gerçekten nasılsınız?
Bu kadar uzun uzun nasıl olduğunuzu sormamın nedeni ise dünkü sohbetlerimin neticesidir. Çünkü kendini orta sınıfız diyen kesimin “artık biz fakiriz, yoksuluz” dediğini yüksek sözler ile söylediğini birçok ağızdan işittim.
Sohbet esnasında konu konuyu açarken insanlar kendini ilgilendiren sorunları tek tek ortaya koymaya başladı. Sorunlarının çözümüne ise gerçekçi çözümler ortaya koyamadılar. O kadar çok şey konuşuldu ki ancak yaşadıkları tüm bu sorunları ne dış politikaya bağladılar nede Covid 19’a bağladılar. Kendilerinin bugünkü sorunlarının tek kaynağı ise üretim olmadığı sadece tüketim yapılmasına ilişkin oldu.
Artık üretim yapılmıyor olduğunu ve sadece tüketici olduklarını net olarak ortaya koydular. Aslında bu durum beni mutlu etti. En azından insanlar çuvaldızı olmasa bile iğneyi kendilerine batırmaya başladığını hissettim.
Dün ne ektilerse bugün ve yarın onu biçeceklerini biliyorlar. Geç kalınmış ancak memnun edici bir durum. Olsun. Geç oldu ancak insanlar yavaş yavaş Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan vatandaşın kendi görevleri ne olduğunu sorgulamaya başladığını gördüm.
Vatandaş anayasal haklarına sahip çıkmaya karar vermiş olduğunun kıpırtılarını gördüm. Artık boş vermişlikten yada ortada olan sorunlara göz yummayacaklarının işaretini aldım. Devletin ve milletin daha fazla üretim yapması için kıvılcım olmaya karar vermiş insanların sayısının artacağını hissettim.
Umudum arttı. Çünkü, nedeni ne olursa olsun dibe çakan insanlar birlikte hareket ederek, anayasal haklar dahilinde birlikte üretmekle aşabileceklerini fark etmeye başladıkları ortada. Gerçek çözümlerde böyle bulunmuyor mu insanlar iflas ediyor sonra nerede nasıl yanlış yaptığını ortaya koyuyor sonra kendilerine iyi bir plan yaparak o yıkıntıların arasından çıkmıyor mu? İşte bugün toplumdaki olumsuz havayı iyileştirebilmek için vatandaş kendine yavaş yavaş geliyor. Yakın zamandır ki kendini daha güçlü hisseden vatandaş hem kendiişlerini daha ahlaklı yaparken, diğer tüm işlerinde ahlaklı yapılmasını isteyecektir. Dolayısıyla devletin her kesiminde ahlakıyla iş yapanlar daha uzun soluklu olacaktır. Buna inancım her geçen gün daha fazla artmaktadır.