Hava Durumu

‘Distopik film yapmayı seviyorum’

Yazının Giriş Tarihi: 01.07.2020 20:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.07.2020 20:37
 Herkesin bir hayal dünyası vardır. Bu dünyayı herkesle paylaşmak ister, bazıları yazmak ister, bazıları da anlatmak ister bence bu dünya yı bir sinema filmi ile anlatmak ise en güzelidir ama bunun için bilgi birikimi ve beceri ister.

Bu hafta başarılı bir film yönetmen olan Hatice Aşkın ile röportaj yaptım. Hatice Aşkın her filmi senaryo aşamasında iken ödüller alan başarılı bir yönetmen. Enson filmi APP filmi birçok yerde birçok mecrada ödüller aldı, hala da festivallerde gösterimlere giriyor.

M.Haluk Yalçınkaya: Merhaba Hatice hanım nasılsınız? Pandemi sürecini neler yapıyorsunuz? Hatice Aşkın: İyiyim, çok teşekkür ederim. İstanbul'da yaşarken Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında söyleşi için İzmir'e davet edilmiştim. Pandemi başlayınca İzmir'de kaldım, ilk etapta ailemle hasret giderdim. Sonrasında pek çok online eğitim aldım, uzun metrajımın üçüncü draftını bitirdim ve pek çok proje ürettim. Şimdi İstanbul’da, işimin başındayım.

M.Haluk Yalçınkaya: Üniversitede edebiyat eğitimi aldın ama sonra da Sinema ve TV bölümünü okudun. Neden sinema bölümüne geçtin?                                                                                                             Hatice Aşkın: Aslında edebiyat öğretmeniyim, Ege Üniversitesi’nde Türk edebiyatı bölümünü bitirdim, ardından Dokuz Eylül Buca Eğitim Fakültesi’nde formasyon eğitimi aldım. Orada aldığım derslerden bir tanesi materyal dersi idi, edebiyat derslerini hangi yöntemlerle anlatacağımız hakkında eğitim alıyorduk.  Projeksiyon, radyo ve televizyon yöntemi gibi pek çok ders anlatma yöntemi arasından kurada televizyon yöntemiyle ders anlatmayı seçtim. Ege Üniversitesi'ndeki eski Türk Edebiyatı hocamın yanına gittim, ilk kez kamerayı elime aldım ve onunla birlikte bir TV programı çektik. Ertesi yıl kendimi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde buldum. 

M.Haluk Yalçınkaya: Sinema sanatını nasıl yorumluyorsun?                                                                                       Hatice Aşkın: İnsanın derdini anlatmasının çok fazla yolu var. Kimi bunu kitap yazarak yapıyor kimisi ise resim ya da heykeller yaparak. Sinema ise yedinci sanat ve yedinci sanata kadar gelen tüm sanat dallarını içinde barındırıyor. Biz bir film yapmaya çalıştığımız zaman resim, heykel, şiir ve müzik gibi aslında bütün bu sanatlardan yararlanıyoruz. Bir film yapmak için ayrıca psikanaliz, felsefe, tarih ve antropoloji gibi pek çok bilim dalına da hakim olmanız gerekiyor. Sinema tüm bu sanat dallarını bünyesinde barındırdığı için sanatların en eşsizi gibi geliyor. Fakültede hocalarım her zaman ; "İyi bir yönetmenin çok iyi bir entelektüel olması gerekir." Derdi. 

M.Haluk Yalçınkaya: APP filminden ve yeni projelerden bahsedelim? APP'in uzun metrajı geliyor mu ?                                                                                                                                                                                 Hatice Aşkın: Aslında APP ortaya çıktığı zaman uzun metrajını da yaparım diye düşünüyordum ama sonradan daha farklı bir konu ile ilgilenmeye başladım. Beni çok heyecanlandıran distopya birfilm için uzun metraj yazıyorum. Önceki filmlerimde olduğu gibi ilk uzun metrajım da distopya türünde olacak ama APP'ten epey farklı. Bu keziçerisinde teknoloji yok daha farklı bir mesele üzerinden bir distopya anlatıyorum. APP'in hazırlıklarını yaparken İzmir'deydim. Ön hazırlık sürecinin tamamını son sınıfta olmam dolayısıyla İzmir -İstanbul arasında mekik dokuyarak yürüttüm. Finallerimi bitirip İstanbul'a gittiğim zaman kimi zaman zor ama genel olarak şahane birprodüksiyon süreci geçirdim. 

 

Sokaklarını bile bilmediğim bir şehirde film çekmeyi başarmaya çalışıyordum. Yolum benimle birlikte APP'e inanan muazzam insanlarla kesişti. Başrol oyuncumuz Janset, daha sinopsis aşamasından bu projenin içerisindeydi. Ona bir yıl öncesinden ulaşmıştım, hikayeyi çok sevdi ve daha senaryo yokken projeye dahil oldu.  Bir yıldır projenin içerisinde olduğu için senaryoya muhteşem katkıları oldu. Oynadığı Mine karakterinin derinleşmesinde büyük payı var.

M.Haluk Yalçınkay: Şimdi ye kadar çektiğin filmlerin hepsi distopik. Kendine bir dünya yaratmaya çalışıyorsun,  neden distopya?                                                                                                                     Hatice Aşkın: Distopya filmleri çok seviyorum çünkü distopyalar alternatif gelecektegeçiyor gibi görünse de bugünün muazzam bir eleştirisini sunar. Geleceğe dair öngörülerde bulunur ve geleceğe yön verir. Bir sanat eseri olarak bilimle sürekli dirsek teması halindedir. Distopyanın oluşum sürecine baktığımız zaman Sanayi Devrimi sonrası oluşan kaotik atmosferin insani değerlerin yitirilmesine neden olmasıyla ortaya çıktığını görürüz. Distopyanın uçsuz bucaksız evreninde yazarken kendimi özgür hissediyorum. İşledikleri konular itibariyle distopyaları daha yaratıcı buluyorum, büyük bir YorgosLanthimos hayranıyım.  Aslında kara mizahı da çok severim. Umarım bir gün kara mizah türünde bir film de yapma fırsatı bulurum. 

M.Haluk Yalçınkaya: Bize kısa filmi hazırlarken senaryo aşamaları nasıl düşünüyorsun, Önce hikaye mi yazıyorsun, anlatır mısın?                                                                                                                                     Hatice Aşkın: En başta, bir konu buluyorum. Bu konunun çok ilgilimi çeken bir konu olması gerekiyor. Sonrasında bu konuyla ilgili çok uzun bir ön araştırma sürecim oluyor. Araştırma sürecim sonunda referans kaynaklarımı belirleyip yazmaya başlıyorum. Çok mükemmeliyetçi ve titiz biriyim. Bir kısa filmin senaryosunun bitmesi bir yıldan uzun zamanımı alıyor. 

M.Haluk Yalçınkaya: Film festivalleri hakkında düşüncelerini alabilirmiyim?

Hatice Aşkın :Film festivallerini bağımsız sinemacılar için çok önemli buluyorum. Özellikle vizyon şansı olmayan kısa filmler için filmlerin seyirciyle buluşmasını sağlayan önemli bir kanal. Festivallerin yönetmen seyirci arasındaki karşılıklı etkileşimini ve sektör profesyonelleriyle kurmanızı sağladığı networku çok kıymetli buluyorum. Beş yıldır ulusal ve uluslararası festivallerin içerisindeyim. Yönetmen ya da jüri olarak pek çok kez bulundum. Bu yıl da Uluslararası Frankfurt Türk Filmleri Festivali'nin kısa film danışmanlığını yapıyorum. 

M.Haluk Yalçınkaya: Kısa film festivalleri hakkında düşüncelerini alabilir miyim?                           Hatice Aşkın: Türkiye'de kısa filme olan bakış açısının aslında çok hoşuma gittiğini söyleyemem. Uzun metrajla karşılaştırılan bir tür olması ve yönetmenlerin sanki deneyim kazanmak için kısa film çekiyormuş gibi düşünüldüğü genel algı beni rahatsız ediyor. Bence herkes uzun metraja geçmek zorunda değil. Dünya'da bunun pek çok örneği olduğunu görüyoruz. Yönetmenler gençlik yıllarından yaşlılık yıllarına kadar hala kısa filmler çekiyorlar ve hayatlarına böyle devam ediyorlar. Ben yazdığım senaryoların uzun metraja daha uygun senaryolar olduğunu düşündüğüm için uzun metraja geçmek istiyorum. Hatta uzun metraj yaptıktan sonra yeniden kısa film de yapmak isterim. Kısa filmlere telif ödeyen, yönetmenleri iyi şartlarda ağırlayan ve filmlerin iyi görüntü kalitesiyle seyirciye ulaşmasını sağlayan kısa film festivalleri var. Bu festivallerin sayısının artmasını diliyorum. 

Her filminde ödül alan hatta senaryo aşamasında bile destek alan,  distopik hikayelerini filmleştiren ve geleceği parlak entelektüel yönetmen arkadaşımla yaptığım bu  güzel sohbet için teşekkür ederim.

Yolun açık olsun, takipteyim. İyi seyirler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.