Hikaye, roman yazan ve film çeken herkes insanlara bir şeyler söylemek, anlatmak ister. Mutluluğu, hüznü, acıyı, kederi, hayatın zorluklarını anlatır ya da anlatmaya çalışır. Anlatıcının da vermek istediği mutlaka bir mesaj vardır. Ben bu satırları yazarken benim de anlatmak istediğim hatta anlatmak istediklerim var.
Esas önemlisi şimdiye kadar seyirciye ulaşmaya çalışan Yeşilçam sinemasından gelen değerli yönetmen, yazar, oyuncularla ilgili yazılarımda bu sefer değerli yönetmen İsmail Güneş'i dinledim.
Bursalı yazar, yönetmen Levent Demirci vasıtası ile Yeşilçam'da yönetmen Natuk Baytan'ın asistanlığından sinema sanatının içine giren yazar, yönetmen İsmail güneş 'le tanıştık ve hasbihal ettik.
M. Haluk Y. : Sinema merakınız, sevdanız nasıl başladı, hangi olay sizi etkiledi de sinema ya gönül verdiniz ?
İsmail Güneş: Yedi veya Sekiz yaşındaydım, Samsun’da doğduğum büyüdüğüm okuduğum köyde elektrik yoktu, bir yaz günü okulun duvarında jeneratör sayesinde halk eğitim merkezi film gösterimi yaptı. Film gösteriminden önce, çiftçilik ile ilgili filmler (kurtlar ve bağırsaklar ve biçerdöver makinesi) hakkında bilgiler içeren eğitici filmler gösterildi. Ardından Sadri alışık'ın başrolünü oynadığı "Damga" filmini gördüğümde ben sinemacı olacağım dedim. Okulda hocamız sorardı "büyünce ne olacaksın diye? Herkes: “Doktor, avukat olacağım " dedi bana sıra gelince "Sinemacı olacağım” deyince hocam dahil tüm sınıf şaşırmıştı, “Bu da nerden Çıktı” dediler. Hiç unutamam, Yıllar sonra hocamla karşılaştığımda bana şöyle dedi: "Sen söylemiştin"… Yatılı okulda okurken param olursa film seyrederdim, param olmazsa perdenin arkasından film izlerdim. Resim yeteneğim vardı, yeteneğim sayesinde özel bir sınavla İstanbul'a geldim. Ben devamlı sinemacı olacağım diyorum ama nasıl olacağımı da bilmiyordum doğrusu, sonra birlikte tiyatro yaptığımız İstanbullu bir arkadaşım sektörden birilerini tanıyormuş sonra yıllarca kurgucum olan Mevlüt Koçak'la tanıştım. Böylece Natuk Baytan'a ulaştım 1977'de "Sakar Şakir" filminde asistanı oldum.
M.Haluk Y. : İlk filminizde kimler oynadı? Nerde çekim yaptınız?
İsmail Güneş: İlk filmim Gün Doğmadan’da Kenan Kalav, Nejla Nazır, Fikret Hakan gibi usta oyuncularla çılıştım. Filmi Bursa - Karacabey arasında çektik. Bursa'da Ablamlar yaşıyor. Ve babamın mezarı da Bursa'da…
M.Haluk Y. : Çok beğendiğim filminiz "The İmam" hikayesi senaryosu nasıl oluştu? Motosiklet kullanan imam fikri kimden doğdu?
İsmail Güneş: Bir gün beni eski arkadaşım Engin Noyan aradı. Bir film projesinde tanışıklığımız oldu ve iyi anlaştığımızı anladık ve arada sırada görüşür olduk. Bir gün beni aradı ve “Görüşebilir miyiz?” dedi ve buluştuk. Bir hikaye oluşturmuştuk. Bir kaç kere buluşup tretmanı yazdık. Ama daha ortada senaryo yok. O sırada Ömer Lütfü Mete'ye gidip senaryosunu yazdırdık. Engin Noyan çalıştığı radyo ile anlaşmazlık yaşayınca senaryoya kesinlikle adımı yazmayın dedi ve senaryo bize kaldı ve kendi imkanlarımızla filmi çektik. Yani motosikletli imam karakteri Engin Noyan'ın buluşudur.
M.Haluk Y. : Kervan 1915 filmi nasıl oluştu?
İsmail Güneş: Gençlik yıllarından beri Türkiye’nin gündeminde "Ermeni meselesi" vardı. Bir 1915 meselesi vardı ama biz bunu anlatamıyoruz diye düşünüyordum, ben de bu mesele'ye taktım. Bizim bakış açımızı değiştirecek hikayeler ürettim ama hiç biri gerçekleşmedi. 2000 yılında bir hikaye buldum, gerekli yerlere sundum, gerekli yardımı desteği alamadım, vazgeçtim. Arada 15 yıl geçti 2013 yılında birileri aradı ve 1915 ile ilgili "Çalışma yapar mısın?" dediler sonra o arkadaşlar ortadan kayboldular. 2014 yılında Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan "Adil hafıza inisiyatifi" diye bir bildiri yayınladı. Bende sundum ama bu proje uygun değil dediler. Bende araştırmalarıma devam ettim, Erzincan'ın eğin kasabasının almanağında "Katırcı Salim’in” hikayesini öğrendim, anekdotta katırcı salim'in Ermenileri kurtardığını yazdığı haber ve resim var. Bu hikayeden bir film olabilir diye düşündüm. Şartlar oluştu ve filmi çektik, zorluklar oluştu hala bu zorluklarla uğraşıyoruz.
M. Haluk Y.: Yeşilçam sinemasından yetişen biri olarak şu andaki Türk sinemasını nasıl buluyorsunuz?
İsmail Güneş: Bu televizyonlar böyle sürdüğü sürece siz on yıl sonra şu anda televizyonlarda ne görüyorsanız öyle filmler göreceksiniz. Şöyle daha net anlatayım, "Recep İvedik " nereden çıktı? Seyircisini kim yetiştirdi? Televizyonlar... 1990'lı yıllarda özel kanallar başlayınca sabah, öğlen, akşam gece yarısı Kemal Sunal oynattılar. O filmleri seyredenler 7, 8, yaşında çocuklar şimdi büyüdüler, Recep İvedik, Kemal Sunal'ın bir numara yukarısı aynı hikaye biri saflıktan galip geliyor, öbürüde uyanıklıktan galip geliyor. Baktığında bire bir aynı…
Recep ivedik'in Survivor'a gittiği filmde Kemal Sunal’ın korkusuz korkak filminin bire bir aynısıdır.
Zekeriya köy sahnesinde, insanlar kederli Kemal Sunal geliyor “Ne derdiniz var diyor?” Abdi Ağa “Tüm evlerimizi yerlerimizi aldı” diyor. “Ben şimdi ona gösteririm” diyor, bayağı uğraş veriyor olmuyor en sonunda kabadayıya benzetiyorlar o da bu benzerliği kullanıp haraç topluyor. Abdi ağadan kaybettikleri yerleri alıyor.
İvedik’te ise çocuklar bahçede top oynuyorlar o da futbolla ilgili bir resital verdikten sonra çocuklara soruyor “Neyiniz var” , onlarda “Buraya plaza yapacaklar” diyor. “Ben şimdi onlara gösteririm diyor” ve Survivor’a katılıp onları kurtarıyor. Hikaye bire bir aynı.
Şahan zaten Kemal Sunal seyrederek Recep İvedik’i oluşturdu. Ve önümüzdeki filmi on milyon seyirciye ulaşacak.
Türk sinemasının en eski yönetmenlerinden İsmail Güneş'e bu güzel sohbet için teşekkür ederim. Yeni projelerini merakla bekliyorum. Gerçi kendisi yeni proje yapmayacağını söylese de, gene de yeni projelerini bekliyorum.
İyi seyirler…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
M. Haluk Yalçınkaya
İsmail Güneş kimdir ?
Hikaye, roman yazan ve film çeken herkes insanlara bir şeyler söylemek, anlatmak ister. Mutluluğu, hüznü, acıyı, kederi, hayatın zorluklarını anlatır ya da anlatmaya çalışır. Anlatıcının da vermek istediği mutlaka bir mesaj vardır. Ben bu satırları yazarken benim de anlatmak istediğim hatta anlatmak istediklerim var.
Esas önemlisi şimdiye kadar seyirciye ulaşmaya çalışan Yeşilçam sinemasından gelen değerli yönetmen, yazar, oyuncularla ilgili yazılarımda bu sefer değerli yönetmen İsmail Güneş'i dinledim.
Bursalı yazar, yönetmen Levent Demirci vasıtası ile Yeşilçam'da yönetmen Natuk Baytan'ın asistanlığından sinema sanatının içine giren yazar, yönetmen İsmail güneş 'le tanıştık ve hasbihal ettik.
M. Haluk Y. : Sinema merakınız, sevdanız nasıl başladı, hangi olay sizi etkiledi de sinema ya gönül verdiniz ?
İsmail Güneş: Yedi veya Sekiz yaşındaydım, Samsun’da doğduğum büyüdüğüm okuduğum köyde elektrik yoktu, bir yaz günü okulun duvarında jeneratör sayesinde halk eğitim merkezi film gösterimi yaptı. Film gösteriminden önce, çiftçilik ile ilgili filmler (kurtlar ve bağırsaklar ve biçerdöver makinesi) hakkında bilgiler içeren eğitici filmler gösterildi. Ardından Sadri alışık'ın başrolünü oynadığı "Damga" filmini gördüğümde ben sinemacı olacağım dedim. Okulda hocamız sorardı "büyünce ne olacaksın diye? Herkes: “Doktor, avukat olacağım " dedi bana sıra gelince "Sinemacı olacağım” deyince hocam dahil tüm sınıf şaşırmıştı, “Bu da nerden Çıktı” dediler. Hiç unutamam, Yıllar sonra hocamla karşılaştığımda bana şöyle dedi: "Sen söylemiştin"… Yatılı okulda okurken param olursa film seyrederdim, param olmazsa perdenin arkasından film izlerdim. Resim yeteneğim vardı, yeteneğim sayesinde özel bir sınavla İstanbul'a geldim. Ben devamlı sinemacı olacağım diyorum ama nasıl olacağımı da bilmiyordum doğrusu, sonra birlikte tiyatro yaptığımız İstanbullu bir arkadaşım sektörden birilerini tanıyormuş sonra yıllarca kurgucum olan Mevlüt Koçak'la tanıştım. Böylece Natuk Baytan'a ulaştım 1977'de "Sakar Şakir" filminde asistanı oldum.
M.Haluk Y. : İlk filminizde kimler oynadı? Nerde çekim yaptınız?
İsmail Güneş: İlk filmim Gün Doğmadan’da Kenan Kalav, Nejla Nazır, Fikret Hakan gibi usta oyuncularla çılıştım. Filmi Bursa - Karacabey arasında çektik. Bursa'da Ablamlar yaşıyor. Ve babamın mezarı da Bursa'da…
M.Haluk Y. : Çok beğendiğim filminiz "The İmam" hikayesi senaryosu nasıl oluştu? Motosiklet kullanan imam fikri kimden doğdu?
İsmail Güneş: Bir gün beni eski arkadaşım Engin Noyan aradı. Bir film projesinde tanışıklığımız oldu ve iyi anlaştığımızı anladık ve arada sırada görüşür olduk. Bir gün beni aradı ve “Görüşebilir miyiz?” dedi ve buluştuk. Bir hikaye oluşturmuştuk. Bir kaç kere buluşup tretmanı yazdık. Ama daha ortada senaryo yok. O sırada Ömer Lütfü Mete'ye gidip senaryosunu yazdırdık. Engin Noyan çalıştığı radyo ile anlaşmazlık yaşayınca senaryoya kesinlikle adımı yazmayın dedi ve senaryo bize kaldı ve kendi imkanlarımızla filmi çektik. Yani motosikletli imam karakteri Engin Noyan'ın buluşudur.
M.Haluk Y. : Kervan 1915 filmi nasıl oluştu?
İsmail Güneş: Gençlik yıllarından beri Türkiye’nin gündeminde "Ermeni meselesi" vardı. Bir 1915 meselesi vardı ama biz bunu anlatamıyoruz diye düşünüyordum, ben de bu mesele'ye taktım. Bizim bakış açımızı değiştirecek hikayeler ürettim ama hiç biri gerçekleşmedi. 2000 yılında bir hikaye buldum, gerekli yerlere sundum, gerekli yardımı desteği alamadım, vazgeçtim. Arada 15 yıl geçti 2013 yılında birileri aradı ve 1915 ile ilgili "Çalışma yapar mısın?" dediler sonra o arkadaşlar ortadan kayboldular. 2014 yılında Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan "Adil hafıza inisiyatifi" diye bir bildiri yayınladı. Bende sundum ama bu proje uygun değil dediler. Bende araştırmalarıma devam ettim, Erzincan'ın eğin kasabasının almanağında "Katırcı Salim’in” hikayesini öğrendim, anekdotta katırcı salim'in Ermenileri kurtardığını yazdığı haber ve resim var. Bu hikayeden bir film olabilir diye düşündüm. Şartlar oluştu ve filmi çektik, zorluklar oluştu hala bu zorluklarla uğraşıyoruz.
M. Haluk Y.: Yeşilçam sinemasından yetişen biri olarak şu andaki Türk sinemasını nasıl buluyorsunuz?
İsmail Güneş: Bu televizyonlar böyle sürdüğü sürece siz on yıl sonra şu anda televizyonlarda ne görüyorsanız öyle filmler göreceksiniz. Şöyle daha net anlatayım, "Recep İvedik " nereden çıktı? Seyircisini kim yetiştirdi? Televizyonlar... 1990'lı yıllarda özel kanallar başlayınca sabah, öğlen, akşam gece yarısı Kemal Sunal oynattılar. O filmleri seyredenler 7, 8, yaşında çocuklar şimdi büyüdüler, Recep İvedik, Kemal Sunal'ın bir numara yukarısı aynı hikaye biri saflıktan galip geliyor, öbürüde uyanıklıktan galip geliyor. Baktığında bire bir aynı…
Recep ivedik'in Survivor'a gittiği filmde Kemal Sunal’ın korkusuz korkak filminin bire bir aynısıdır.
Zekeriya köy sahnesinde, insanlar kederli Kemal Sunal geliyor “Ne derdiniz var diyor?” Abdi Ağa “Tüm evlerimizi yerlerimizi aldı” diyor. “Ben şimdi ona gösteririm” diyor, bayağı uğraş veriyor olmuyor en sonunda kabadayıya benzetiyorlar o da bu benzerliği kullanıp haraç topluyor. Abdi ağadan kaybettikleri yerleri alıyor.
İvedik’te ise çocuklar bahçede top oynuyorlar o da futbolla ilgili bir resital verdikten sonra çocuklara soruyor “Neyiniz var” , onlarda “Buraya plaza yapacaklar” diyor. “Ben şimdi onlara gösteririm diyor” ve Survivor’a katılıp onları kurtarıyor. Hikaye bire bir aynı.
Şahan zaten Kemal Sunal seyrederek Recep İvedik’i oluşturdu. Ve önümüzdeki filmi on milyon seyirciye ulaşacak.
Türk sinemasının en eski yönetmenlerinden İsmail Güneş'e bu güzel sohbet için teşekkür ederim. Yeni projelerini merakla bekliyorum. Gerçi kendisi yeni proje yapmayacağını söylese de, gene de yeni projelerini bekliyorum.
İyi seyirler…
.jpg)
.jpg)