Sofya, Boris Parkında Mustafa Kemal Ve Dimitrina Kovacheva ayak izleri
Yazının Giriş Tarihi: 13.11.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.11.2021 00:00
Bursa, Bulgaristan'da doğmuş yaşamış soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı şehirlerden biridir. Soydaşlarımız, çeşitli nedenlerden ve devrin hükümetleri tarafından Bulgaristan da baskıya uğramış ve anayurtları Türkiye ye gelmişler.
Hep merak ederdim. Nasıl bir yer Bulgaristan diye gazeteci büyüğüm vasıtası ile Bulgaristan'a gitme fırsatını yakaladım, avantajım onunda orda yaşamış biri olması idi.
İlk gün Sofia'ya gittik. Umduğumdan daha güzel bir şehir ama ne yazık ki, bakımsız bir şehir. Arslanlı köprünün başında şahane bir otele yerleştik. Otelden çıkıp ilerlediğimde yol üzerinde tarihi bir bina gördüm kapıda kiril alfabesinden yazılar vardı, içeri girince bu binanın yiyecek satan bir avm olduğunu anladım, çapraz karşısında Osmanlı zamanında yapılmış harika bir camiye gördüm.
Battenberg meydanında ise 1985 yılında arkasında St. Cyril ve St. Methodius adlı ilk uluslararası vakfın Ulusal Yabancı Sanat Galerisi olarak kullanılan harika bir yapıyı gördüm binanın önündeki havuz ise turistlerin resim çekindiği bir mekanr.
Biraz ilerde meclis binası, dışişleri bakanlığı ve pek çok resmi kamu kuruluşların binalarını görmek mümkün. Bulgaristan’ın en büyük üniversitesi olma özelliğini taşıyan ve mimarisi ile göz kamaştıran Sveti Kliment Ohridski Binasının hemen yanında bulunan ve üniversitenin ismini taşıyan alt geçitten karşıya (Kartal Köprü’ye) geçtiğinizde Sofyalıların nefes aldıkları Çar Boris Parkı’na ulaşacaksınız. Asırlık ağaçların gölgesinde veya park içerisinde bulunan kafe ve restoranlarda dinlendikten sonra park içinde gezerken aklıma Mustafa Kemal ile Miti'ye evlenme teklif ettiği yer aklıma geldi. Mustafa Kemal Miti ile buluşup konuşurlarmış ve Boris parkında evlenme teklif etmiş.
Miti, 1914 Şubat ayının ilk cumartesi günü aile dostları ile Sofya şehir gazinosunda ilk defa karşılaşır Mustafa Kemal ile, o sırada orkestra Güzel Mavi Tuna valsini çalıyor ve Mustafa Kemal onu valse kaldırır ve o gece her şarkıda dansa devam ederler. Gazinodan çıkarken lapa lapa yağan kar eşliğinde miti, babası General Kovaçev ile tanıştırmak için Mustafa Kemal'i evine çağırır...
Bir sonraki davet Sofya sosyetesinin önde gelenlerinden Sultana Raço Petrov’un evinde verilir. İtalyan Büyükelçisi, Alman Askerî Ataşesi, Avusturya Büyükelçisi, Fransız Askerî Ataşesi, Rus Büyükelçisi ve Türk Askerî Ataşesi Mustafa Kemal ile Kovaçevler de orada hazır idi. Miti piyanoda Chopin konserini bitirip Mâvi Tuna’ya geçmiş ve bu vals ile herkes dansa başlamış. Miti bu vals çalarken sanki Mustafa Kemal’e ilk dans ettikleri geceyi hatırlatmak istiyordu…
24 Mayıs 1914 gecesi Voyennen Askeriye Kulübü seçkin misafirleri için ışıl ışıl hazırlanmış misafirlerini bekler ve konuklar; Napolyon’dan, Kraliçe Marie Antoinette’e, Lady Machbeth’den, Puşkin, Maça Kızı’na kadar, târihi şahsiyetler ile edebî eserlerdeki kahramanların maskelerini kullanan elçiler ve askerî ataşelerden oluşan davetli topluluğu gelir. Miti o sırada salona giren, eli yatağanının kabzasında sarışın yeniçeri ile göz göze gelir. Miti işte bu ânı ömrü boyunca unutmadı. O sırada herkes bu yeniçeriye bakar ve konukların takdirini toplar. Artık alkışlar bütün salonu kaplamıştır. Neşeli ve keyifli bir gecenin nihâyetinde ödül kazanan kostümlerin açıklanır, Türk Askeri ateşe Mustafa Kemâl Bey birinci seçilir. Ve hemen fotoğrafçı çağırılır, o an ölümsüzleşir. İşte Mustafa Kemal'in yeni çeri resminin hikayesi de budur.
Bu masalsı aşkın sonunu Mustafa Kemal 1931 yılında Ankara’da Sofya Kooperatif Tiyatro’su sanatçılarına seslenirken şöyle ifade etmişti:
“Bulgaristan’ı unutmuş değilim. Orada gençliğimin bir parçasını bıraktım. Güzel bir kızı sevdim, ama onu bana vermediler”
Bu söze başka bir şey söylemeye gerek yok. Bulgaristan tatilime döneyim, Sofia'dan sonra Filibe'ye (Plovdiv'e) gittim merkezde Osmanlı zamanı yapılan güzel bir camiyi gördüm.
Ardın dan Plovdiv'de 3 tepeye kurulu eski şehire gitmenizi tavsiye ederim. Eskişehir'in içinde roma dönemine ait anfi tiyatro tüm filibeye hakim bir konumda yer alır.
Velhassıl, Bulgaristan bizim, orda her an bir Türk'e anadolu vatandaşına rastlamak mümkün.
gezilesi, görülesi yerler. İyi seyirler.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
M. Haluk Yalçınkaya
Sofya, Boris Parkında Mustafa Kemal Ve Dimitrina Kovacheva ayak izleri
Bursa, Bulgaristan'da doğmuş yaşamış soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı şehirlerden biridir. Soydaşlarımız, çeşitli nedenlerden ve devrin hükümetleri tarafından Bulgaristan da baskıya uğramış ve anayurtları Türkiye ye gelmişler.
Hep merak ederdim. Nasıl bir yer Bulgaristan diye gazeteci büyüğüm vasıtası ile Bulgaristan'a gitme fırsatını yakaladım, avantajım onunda orda yaşamış biri olması idi.
İlk gün Sofia'ya gittik. Umduğumdan daha güzel bir şehir ama ne yazık ki, bakımsız bir şehir. Arslanlı köprünün başında şahane bir otele yerleştik. Otelden çıkıp ilerlediğimde yol üzerinde tarihi bir bina gördüm kapıda kiril alfabesinden yazılar vardı, içeri girince bu binanın yiyecek satan bir avm olduğunu anladım, çapraz karşısında Osmanlı zamanında yapılmış harika bir camiye gördüm.
Battenberg meydanında ise 1985 yılında arkasında St. Cyril ve St. Methodius adlı ilk uluslararası vakfın Ulusal Yabancı Sanat Galerisi olarak kullanılan harika bir yapıyı gördüm binanın önündeki havuz ise turistlerin resim çekindiği bir mekanr.
Biraz ilerde meclis binası, dışişleri bakanlığı ve pek çok resmi kamu kuruluşların binalarını görmek mümkün. Bulgaristan’ın en büyük üniversitesi olma özelliğini taşıyan ve mimarisi ile göz kamaştıran Sveti Kliment Ohridski Binasının hemen yanında bulunan ve üniversitenin ismini taşıyan alt geçitten karşıya (Kartal Köprü’ye) geçtiğinizde Sofyalıların nefes aldıkları Çar Boris Parkı’na ulaşacaksınız. Asırlık ağaçların gölgesinde veya park içerisinde bulunan kafe ve restoranlarda dinlendikten sonra park içinde gezerken aklıma Mustafa Kemal ile Miti'ye evlenme teklif ettiği yer aklıma geldi. Mustafa Kemal Miti ile buluşup konuşurlarmış ve Boris parkında evlenme teklif etmiş.
Miti, 1914 Şubat ayının ilk cumartesi günü aile dostları ile Sofya şehir gazinosunda ilk defa karşılaşır Mustafa Kemal ile, o sırada orkestra Güzel Mavi Tuna valsini çalıyor ve Mustafa Kemal onu valse kaldırır ve o gece her şarkıda dansa devam ederler. Gazinodan çıkarken lapa lapa yağan kar eşliğinde miti, babası General Kovaçev ile tanıştırmak için Mustafa Kemal'i evine çağırır...
Bir sonraki davet Sofya sosyetesinin önde gelenlerinden Sultana Raço Petrov’un evinde verilir. İtalyan Büyükelçisi, Alman Askerî Ataşesi, Avusturya Büyükelçisi, Fransız Askerî Ataşesi, Rus Büyükelçisi ve Türk Askerî Ataşesi Mustafa Kemal ile Kovaçevler de orada hazır idi. Miti piyanoda Chopin konserini bitirip Mâvi Tuna’ya geçmiş ve bu vals ile herkes dansa başlamış. Miti bu vals çalarken sanki Mustafa Kemal’e ilk dans ettikleri geceyi hatırlatmak istiyordu…
24 Mayıs 1914 gecesi Voyennen Askeriye Kulübü seçkin misafirleri için ışıl ışıl hazırlanmış misafirlerini bekler ve konuklar; Napolyon’dan, Kraliçe Marie Antoinette’e, Lady Machbeth’den, Puşkin, Maça Kızı’na kadar, târihi şahsiyetler ile edebî eserlerdeki kahramanların maskelerini kullanan elçiler ve askerî ataşelerden oluşan davetli topluluğu gelir. Miti o sırada salona giren, eli yatağanının kabzasında sarışın yeniçeri ile göz göze gelir. Miti işte bu ânı ömrü boyunca unutmadı. O sırada herkes bu yeniçeriye bakar ve konukların takdirini toplar. Artık alkışlar bütün salonu kaplamıştır. Neşeli ve keyifli bir gecenin nihâyetinde ödül kazanan kostümlerin açıklanır, Türk Askeri ateşe Mustafa Kemâl Bey birinci seçilir. Ve hemen fotoğrafçı çağırılır, o an ölümsüzleşir. İşte Mustafa Kemal'in yeni çeri resminin hikayesi de budur.
Bu masalsı aşkın sonunu Mustafa Kemal 1931 yılında Ankara’da Sofya Kooperatif Tiyatro’su sanatçılarına seslenirken şöyle ifade etmişti:
“Bulgaristan’ı unutmuş değilim. Orada gençliğimin bir parçasını bıraktım. Güzel bir kızı sevdim, ama onu bana vermediler”
Bu söze başka bir şey söylemeye gerek yok. Bulgaristan tatilime döneyim, Sofia'dan sonra Filibe'ye (Plovdiv'e) gittim merkezde Osmanlı zamanı yapılan güzel bir camiyi gördüm.
Ardın dan Plovdiv'de 3 tepeye kurulu eski şehire gitmenizi tavsiye ederim. Eskişehir'in içinde roma dönemine ait anfi tiyatro tüm filibeye hakim bir konumda yer alır.
Velhassıl, Bulgaristan bizim, orda her an bir Türk'e anadolu vatandaşına rastlamak mümkün.
gezilesi, görülesi yerler. İyi seyirler.