Panik yapmayın ama her şeyin içinde plastik yiyoruz!
Yanlış tahmin olmasın.
Bahsettiğim Çin’de yapılan plastik pirinçlerden söz etmiyorum. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yaşadığımız çevrenin sebep olduğu mikroplastik miktarından bahsediyorum.
Bilimsel açıklamalara göre Türkiye’de bir insan günlük olarak 3.800 adet plastik partikül yutma olasılığı çok yüksek oranlarda. Avrupa kaynaklı açıklamalardaki değerlerin neredeyse 15 – 20 katı daha yüksek.
Biliyorsunuz denizler plastik kirliliğinden en çok nasibini alan alanlar.
Ülkemizde geri dönüşüm hala yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Bilinçsiz tüketim sürekli artıyor ve denizlere plastik direkt veya dolaylı yollardan karışıyor.Balıklar ve diğer canlılar kendi doğal besinleri yerine bu plastikleri yiyorlar.Dolayısıyla bu plastik atıklar besin zincirine eklenmiş oluyor.
Plastik atıkların yarattığı kirlilik, ülkeler arası çöp ithalatı sorununa dönüştü.
Ve ne yazık ki ülkemiz bazı ülkelerin arka bahçe çöplüğüne dönüştü çoktan!
Geçtiğimiz günlerde havada, suda ve hayvanlarda bulunan mikroplastiklerin ne kadarı vücudumuza girdiğine ilişkin haberleri bolca izlemiştik.
Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin açıklamalarına göre havadan, içeceklerden, tuzdan, balıktan, midyeden ve içme sularından aldığımız mikroplastik oranlarının standartların oldukça üstünde tespit edilmiştir. Bu rakamlar endişe vericiydi.
BU ORANLAR CİDDİ BİR RİSK!
Fazlasıyla kirlettiğimiz çevrenin, ve bu da yetmezmiş gibi plastik çöp ithalatları neticesinde bu durum oldukça olağan…
Örneğin denizlere olan kıyılarımız Akdeniz’in en kirli sahillerine ve suyuna sahip!
Hava kalitemiz ise Avrupa’nın en kötüsünden.
Yediğimiz balıkların % 58’inin midesinde ortalama 3 adet mikroplastik bulundu.
GÜNLÜK HAYATIMIZDA KULLANDIĞIMIZ TÜM ARAÇ GEREÇ PLASTİK OLDU!
Kaldı ki bizler plastik kaplı yiyeceklerden hangi miktarlarda plastik aldığımızı bilmiyoruz.
Dahası da var!
Mesela benim çok dikkatimi çekmiştir. Lokantalarda kullanılan plastik doğrama tahtalarının genellikle aşınmış ve tırtıklarla dolu olduğunu gözlemlerim çoğunlukla. Kasap ve market tahtaları ise ona keza!.. Bunlardan ne miktarlarda plastik koptuğunu ve ne kadarını yediğimizi bilmiyoruz!
Kısacası hayatımızda ne kadar plastik içerikli ürün varsa, o derece yutma olasılığımız yüksek!
Giydiğimiz elbise, evimizdeki halı, mutfağımızdaki eşyalar ve her alanda kullandığımız plastik araç gereç…
Aslına bakarsanız maruz kaldığımız plastik miktarı bu tahminlerin çok ötesinde olabilir!
Ve dahası da, Çin’de plastik ithalatının yasaklanmasının ardından Türkiye atık ithalinde ikinci sıraya yükseldi. Bu gelecek açısından acı bir tablo.
DENİZLERİMİZ VE ORMANLARIMIZ ÇÖPTEN TANINMAZ HALDE!
2016 yılında aylık 4 bin ton ithal atık gelirken, bu rakam 2018 yılı itibarıyla aylık 33 bin tona yükselmiştir!
İnsan sağlığı açısından korkunç sonuçlar doğurabilecek bir mesele!
Başka bir deyişle: TÜRKİYE İTHAL ÇÖPLÜĞE DÖNÜŞTÜ!
Umuyorum en azından bundan sonra bu konuda ciddi önlemler alınır!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Serra Safiye ÇAVUŞOĞLU
Panik yok : Plastik yiyoruz!..
Panik yapmayın ama her şeyin içinde plastik yiyoruz!
Yanlış tahmin olmasın.
Bahsettiğim Çin’de yapılan plastik pirinçlerden söz etmiyorum. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yaşadığımız çevrenin sebep olduğu mikroplastik miktarından bahsediyorum.
Bilimsel açıklamalara göre Türkiye’de bir insan günlük olarak 3.800 adet plastik partikül yutma olasılığı çok yüksek oranlarda. Avrupa kaynaklı açıklamalardaki değerlerin neredeyse 15 – 20 katı daha yüksek.
Biliyorsunuz denizler plastik kirliliğinden en çok nasibini alan alanlar.
Ülkemizde geri dönüşüm hala yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Bilinçsiz tüketim sürekli artıyor ve denizlere plastik direkt veya dolaylı yollardan karışıyor.Balıklar ve diğer canlılar kendi doğal besinleri yerine bu plastikleri yiyorlar.Dolayısıyla bu plastik atıklar besin zincirine eklenmiş oluyor.
Plastik atıkların yarattığı kirlilik, ülkeler arası çöp ithalatı sorununa dönüştü.
Ve ne yazık ki ülkemiz bazı ülkelerin arka bahçe çöplüğüne dönüştü çoktan!
Geçtiğimiz günlerde havada, suda ve hayvanlarda bulunan mikroplastiklerin ne kadarı vücudumuza girdiğine ilişkin haberleri bolca izlemiştik.
Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin açıklamalarına göre havadan, içeceklerden, tuzdan, balıktan, midyeden ve içme sularından aldığımız mikroplastik oranlarının standartların oldukça üstünde tespit edilmiştir. Bu rakamlar endişe vericiydi.
BU ORANLAR CİDDİ BİR RİSK!
Fazlasıyla kirlettiğimiz çevrenin, ve bu da yetmezmiş gibi plastik çöp ithalatları neticesinde bu durum oldukça olağan…
Örneğin denizlere olan kıyılarımız Akdeniz’in en kirli sahillerine ve suyuna sahip!
Hava kalitemiz ise Avrupa’nın en kötüsünden.
Yediğimiz balıkların % 58’inin midesinde ortalama 3 adet mikroplastik bulundu.
GÜNLÜK HAYATIMIZDA KULLANDIĞIMIZ TÜM ARAÇ GEREÇ PLASTİK OLDU!
Kaldı ki bizler plastik kaplı yiyeceklerden hangi miktarlarda plastik aldığımızı bilmiyoruz.
Dahası da var!
Mesela benim çok dikkatimi çekmiştir. Lokantalarda kullanılan plastik doğrama tahtalarının genellikle aşınmış ve tırtıklarla dolu olduğunu gözlemlerim çoğunlukla. Kasap ve market tahtaları ise ona keza!.. Bunlardan ne miktarlarda plastik koptuğunu ve ne kadarını yediğimizi bilmiyoruz!
Kısacası hayatımızda ne kadar plastik içerikli ürün varsa, o derece yutma olasılığımız yüksek!
Giydiğimiz elbise, evimizdeki halı, mutfağımızdaki eşyalar ve her alanda kullandığımız plastik araç gereç…
Aslına bakarsanız maruz kaldığımız plastik miktarı bu tahminlerin çok ötesinde olabilir!
Ve dahası da, Çin’de plastik ithalatının yasaklanmasının ardından Türkiye atık ithalinde ikinci sıraya yükseldi. Bu gelecek açısından acı bir tablo.
DENİZLERİMİZ VE ORMANLARIMIZ ÇÖPTEN TANINMAZ HALDE!
2016 yılında aylık 4 bin ton ithal atık gelirken, bu rakam 2018 yılı itibarıyla aylık 33 bin tona yükselmiştir!
İnsan sağlığı açısından korkunç sonuçlar doğurabilecek bir mesele!
Başka bir deyişle: TÜRKİYE İTHAL ÇÖPLÜĞE DÖNÜŞTÜ!
Umuyorum en azından bundan sonra bu konuda ciddi önlemler alınır!